17 Temmuz 2008 Perşembe

2000 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

2000 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

S1: Bir geni oluşturan DNA molekülünün fosfat sayısının saptanmasıyla, gende bulunan,
I. Organik baz sayısı
II. Nükleotit çeşitlerinin sayısı
III. Nükleotit sayısı
IV. Deoksiriboz molekül sayısı
bilgilerinden hangilerine erişilebilir?
A) Yalnız II
B) Yalnız IV
C) I ve II
D) I, II ve III
E) I, III ve IV

Ç1: Nükleik asitlerin (DNA ve RNA) yapı birimi nükleotidlerdir.
Her nükleotidin yapısında fosfat, organik baz ve beş karbonlu şeker moleküllerinden birer adet bulunur.
Buna göre, bir DNA nin fosfat sayısı saptanmış ise, moleküldeki şeker, organik baz ve toplam nükleotit sayısı da saptanmış demektir.
DNA da yer alan nükleotidin çeşidini organik bazla­rın çeşidi belirler. Bu bazlar dört çeşit olup, fosfat sayısının bilinmesiyle anlaşılamaz.
Cevap E



S2: Bir populasyonun birey sayısı, aşağıdaki büyüme eğrisinde görüldüğü gibi, I. zaman aralığında artmış, II. zaman aralığında ise azalmıştır.

Aşağıdakilerin hangisinde verilenler, birey sayısında iki zaman aralığında görülen bu değişmeleri doğrudan sağlayabilecek nedenler arasındadır?

I. zaman aralığında II. zaman aralığında
A) Avcı hayvan sayısının artması Populasyon dışına göçün azalması
B) Populasyon dışına göçün artması Avcı hayvan sayısının azalması
C) Doğum oranının art­ması Besin miktarının azalması
D) Avcı hayvan sayısının artması Hastalıkların azalması
E) Hastalıkların artması Besin rekabetinin azalması

Ç2: Populasyonlarda birey sayısının artış göstermesi doğumlar ve iç göçlerle sağlanır.
Birey sayısının azalması ise ölümler ve dış göçlerle gerçekleşir.
Sorudaki grafiğin I. evresi populasyonun büyüdüğü­nü, II evresi ise küçüldüğünü gösterir.
I. evre için A, B, D ve E seçeneklerinde verilenlerin hiçbiri birey artışını sağlamaz.
Aynı şekilde, II. evre için birey azalmasını sağlayan tek durum C seçeneğinde verilmiştir.
Cevap C

S3: Bir ailede anne, A özelliği bakımından baskın fenotiptedir ve bu özelliğin çekinik genini de taşımaktadır (heterozigot).
Babanın genotipi aşağıdakilerin hangisindeki gibi olursa, çocukların fenotipinde bu çekinik özellik kesinlikle görülmez?
A) AA
B) Aa
C) aa
D) xAy
E) xay

Ç3: Soruda verildiğine göre, annenin genotipi "Aa" şek­lindedir.
Bu anneden çekinik fenotipte çocuğun oluşabilmesi için babanın çekinik geni bulundurması gerekir.
Bu­na göre B ve C seçenekleri bu durumu sağlar.
Eğer bu karakter X kromozomu üzerinde taşınıyor ise, D ve E seçeneklerindeki babalardan da çekinik' çocuk oluşabilir.
Ancak AA genotipi bir baba çekinik gen taşımadığı için, çekinik fenotipte bir çocuk meydana getiremez.
Cevap A



S4: Memeli bir hayvanın düşmanından kaçabilmesi için hormon bezleri, kas sistemi, sinir sistemi, duyu organları aşağıdakilerin hangisinde verilen sırayla etkinlik gösterir?
A) Duyu organları - kas sistemi - hormon bezleri -sinir sistemi
B) Kas sistemi - sinir sistemi - duyu organları -hormon bezleri
C) Duyu organları - sinir sistemi - hormon bezleri -kas sistemi
D) Sinir sistemi - duyu organları - kas sistemi -hormon bezleri
E) Duyu organları - kas sistemi - sinir sistemi -hormon bezleri

Ç4: Bir memeli hayvanın, veya benzer özelliklere sahip olduğu için insanın, düşmanın kaçabilmesi için ilk olarak onu algılaması (görmesi, dokunması, işitme­si, koklaması, vs.) gerekir. Bu ise duyu organlarıyla sağlanır.
Duyu organlarının algıladığı etken, merkezi sinir sistemince değerlendirilerek gerekli organlar uyarı­lır. Bu uyarı, doğrudan çizgili kaslara yapılabileceği gibi, önce endokrin bezlere, sonra da çizgili veya düz kaslara yapılabilir.
Cevap C



S5: Şekil -1 deki genç bitki fidesi, ışığın sadece belirli bir yönden gelmesini sağlayan ve yerçekimi kuvvetinin yönünü değiştiren bir düzeneğe konarak büyümeye bırakıldığında, şekil-II deki yönelmeyi göstermiştir.

Bu yönelmeyi sağlayan düzenekteki ışığın geliş yönü ve yerçekimi kuvveti yönü aşağıdakilerin hangisinde gösterildiği gibidir?
(Işığın gövdeye, yerçekimi kuvvetinin köke pozitif yönelme sağladığı kabul edilecektir.)


Ç5: Bitkilerde kök ve gövde birbirlerine zıt yönlere doğ­ru yönelirler.
Karanlık ortamda, gövde yerçekiminin aksi yöne yönelirken, ışıklı ortamda ışık kaynağına doğru yönelir.
Kök, hem karanlıkta hem de aydınlık­ta yerçekimine doğru yönelir.
Normal durumdaki (Şekil -1) bir bitkinin konumu de­ğiştirildiğinde Şekil - II deki yönelimler görüldüğüne göre, yerçekimi kökün uç tarafından, ışık ise gövde­nin uç tarafından etki yapmaktadır.

Işık faktörü için B ve D seçenekleri, yerçekimi için B ve C seçenekleri uygun olduğuna göre, her ikisini de doğru gösteren B seçeneğidir.
Cevap B



S6: Normal gelişme koşullarında bir bitkiye, çiçek tomurcukları açmadan önce, işaretli karbon taşıyan CO2 verilmiştir. Bitki izlendiğinde, daha sonra oluşan tohumun besin deposunda işaretli karbon taşıyan yağ molekülü bulunmuştur.
Tohumda bu birikime ulaşılıncaya kadar bitkide gerçekleşen,
I. Tohuma glikozun ulaşması
II. Yumurtanın döllenmesi
III. Tohumda gliserolün özümlenmesi
IV. Çiçek tozlarının olgunlaşması
olaylarının ortaya çıkış sırası aşağıdakilerin hangisidir?

A) II – I - III - IV
B) II – IV – III - I
C) III – I – IV – II
D) IV - II - I – III
E) IV - II - III - I

Ç6: Bitkiye CO2 halinde verilen işaretli karbonun tohum­daki yağ molekülüne geçebilmesi için, üreme olay­ları sıraya dizilmelidir.
Buna göre, önce polen (çiçek tozu) oluşmalı, sonra döllenme sağlanmalı ve tohuma gelen glikozun gliserol moleküllerine dönüşmesi gerekir.
Cevap D



S7: Memelilerde, atar damarları toplar damarlara bağlayan kılcal damarlar boyunca, kan basıncı azalmayıp sabit kalsaydı,
I. Çözünen maddelerin kılcal damardan doku sıvısına daha kolay geçmesi
II. Metabolizma atıklarının kılcal damarlara daha kolay geçmesi
III. Doku sıvısının kılcal damarlara daha kolay geçmesi
IV. Doku sıvısı miktarının azalması
durumlarından hangilerinin gerçekleşmesi beklenirdi?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) III ve IV
E) II, III ve IV

Ç7: Bütün omurgalılarda dokular ile kan arasında mad­de alış verişi kılcal damarlarla sağlanır.

Kılcal damarların başlangıç kısmında kan basıncı yüksektir.
Bunun için kanda bulunan besinler ve ok­sijen doku sıvısına geçer.
Kan basıncı toplar damar kılcalına doğru giderek azalır ve damardan dokuya madde geçişi durur.
Kılcal damarın, toplar damar ucunda ise osmotik basınç kan basıncından yüksektir.
Bunun için doku sıvısında birikmiş bulunan artıklar ve CO2 damara geçer. Kan basıncı giderek azalmayıp sabit kalsay­dı, osmotik basınç kan basıncından yüksek hale gelemezdi.
Bundan dolayı artıklar ve CO2 kana geçemez ve doku sıvısı artardı. Ayrıca, kan basıncının kılcal bo­yunca aynı (yüksek) kalması kandan dokuya daha fazla madde geçmesine neden olurdu...
Cevap A



S8: Aşağıdaki şemada, oksijenli solunumda gerçekleşen olaylardan biri olan, mitokondrilerde elektronların aktarılması gösterilmiştir.

B) Elektron tutucuları arasındaki elektron aktarım­larında kaybedilen elektron enerjisi ATP de de­polanır.
C) Elektronların kaynağı, Krebs devrinde, besin maddesinden ayrılan hidrojenlerdir.
D) Oksijen, en düşük enerjili elektronları alarak in­dirgenir.
E) Bu olay gerçekleşirken besin ve oksijen tüketilir.

Ç8: Elektron taşıma sistemini oluşturan elektron tutucu­lar, yakaladıkları elektronları bir sonrakine aktara­rak yükseltgenirler.
Böylece yeni bir elektron alabi­lecek konuma gelirler.
Son elektron alıcısı oksijen olup, H+ iyonları ile birleşerek nötrleşir ve H2O yu oluşturur.
Bunun için A seçeneği yanlıştır. Olayın bütünü düşünülürse, besin ve oksijen harcanır.
Cevap A



S9: Aşağıdaki şemada, normal bir insanın böbreğindeki bir nefron ve bu nefronun özellikleriyle ilgili bazı bilgiler verilmiştir.

Buna göre, I, II, III, IV ve V numaralı damarlarla ilgili aşağıdaki karşılaştırmalardan hangisi yanlıştır?

A) I. damarın taşıdığı çözünen madde miktarı, III. damarın taşıdığı çözünen madde miktarından fazladır.
B) I. damarın kan basıncı, V. damarın kan basın­cından fazladır.
C) II. damarda kaybedilen su miktarı, IV. damarda geri emilen su miktarından fazladır.
D) V. damarın taşıdığı boşaltım madde miktarı, I. damarın taşıdığı boşaltım madde miktarından fazladır.
E) V. damarın taşıdığı su miktarı, III. damarın ta­şıdığı su miktarından fazladır.


Ç9: İnsanın boşaltım sistemini özetleyen kapsamlı bir sorudur.
Böbreğin temel görevi bilinirse cevaba ko­layca ulaşılabilir.
İnsan böbreğin en önemli görevi, kanı süzerek kan­daki tuzları, azotlu artıkları, suyu ve bazı iyonları id­rar halinde atmaktır.
Buna göre, böbreğe (nefrona) giren damarda (I), süzülme olduktan sonraki damara (III) göre daha fazla madde vardır.
Atardamarın kan basıncı her zaman toplar damar­dan yüksektir. Süzülen suyun çoğu (%90) kana geri emilir.
Böbreği terk eden damarda (V), böbreğe giren (I) damara göre fazla artık madde bulunması böbreğin görevine zıttır. Bunun için yanlıştır.
Cevap D



S10: Bir araştırmacı, insanda, karaciğere giren ve çıkan damarlardaki kanın glikoz yoğunluğunu, yemekten hemen önce ve bol karbonhidratlı yemekten bir süre sonra ölçmüş ve aşağıdaki bulguları saptamıştır:
Yemekten hemen önce yapılan ölçüm
Karaciğere giren damardaki kanda glikoz yoğunluğu < Karaciğerden çıkan damardaki kanda glikoz yoğunluğu .
Yemekten bir süre sonra yapılan ölçüm
Karaciğere giren damardaki kanda glikoz yoğunluğu > Karaciğerden çıkan damardaki kanda glikoz yoğunluğu
Bu bulgular, karaciğerin,
I. Fazla glikozu depolama
II. Glikojenden glikoz oluşturma
III. Gerektiğinde, kandaki glikoz miktarını yükseltme
işlevlerinden hangilerine doğrudan kanıt sağlar?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I ve III

Ç10: Sorunun seçeneklerinde "I, II ve III" şeklinde bir ce­vabın bulunmaması çözümü kolaylaştırmaktadır.
Çünkü, insan karaciğerinin fazla glikozu glikojen halinde depoladığı yaygın olarak bilinmektedir.
An­cak bu bilgiye sorunun öncülleri kullanılarak ulaşıla­maz.
Yemekten önce kan şekerinin artması karaciğerden kana glikoz verildiğini, yemekten sonra ise kan şe­kerinin karaciğer tarafından azaltılması onun glikoz depoladığını gösterir.
Cevap E



S11: Embriyonal gelişmeleri için uygun çevre sıcaklı­ğı 20-30 °C olan bir çekirge populasyonunda, sıcaklık ile gen ve enzim kontrolünde olan türe özgü beneklenme arasındaki ilişki araştırılmış ve aşağıdaki veriler elde edilmiştir:
I. Türe özgü normal benekli ergin bireylerin yumurtalarından, 15 °C sıcaklıkta ergine kadar gelişen çekirgelerde türe özgü beneklenme gerçekleşmemiştir.
II. Türe özgü beneklenmenin gerçekleşmediği bu çekirgelerin yumurtaları, 25 °C sıcaklıkta ergine kadar geliştiğinde ise türe özgü normal beneklenme gerçekleşmiştir.
III. Türe özgü normal benekli ergin bireylerin yumurtalarından, 35°C sıcaklıkta ergine kadar gelişen çekirgelerde aşırı beneklenme gerçekleşmiştir. Bu aşırı benekli çekirgelerin yumurtalarından 25°C sıcaklıkta ergine kadar gelişen bireylerde de aşırı beneklenme gerçekleşmiştir.
Bu verilere göre, vücudun beneklenmesiyle ilgili,
I. Normalden düşük sıcaklık, beneklenmeyi kontrol eden gende değişmeye (mutasyona) neden olmuştur.
II. Normalden düşük sıcaklıkta, beneklenmeyle ilgili enzim çalışmamıştır.
III. Normalden yüksek sıcaklık, beneklenmeyi kontrol eden gende değişmeye (mutasyona) neden olmuştur.
yargılarından hangilerine varılabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III

Ç11: Hayvanın beneklenme geni olsa bile, bu özelliğin ortaya çıkması için ortam sıcaklığının 25°C nin üze­rinde olması gerekir.
Beneklenme özelliğinin uygun olmayan şartlarda kaybolmadığı (modifikasyon ol­madığı) ilk açıklamanın ikinci paragrafından anlaşı­lıyor.
Normalden daha yüksek sıcaklıklarda aşırı benek­lenme olmakta, bu durum normal sıcaklıkta gelişen yeni bireylerde devam etmektedir.
Demek ki, yük­sek sıcaklıkta beneklenme geni mutasyona uğra­mış ve aşırı beneklenme geni halinde gelmiştir.
Cevap E



S12: Aşağıdaki durumların hangisinde, vücutta özel savunma (antijen - antikor reaksiyonu) gerçekleşmesi beklenmez?
A) Kan grubu A olan bir insana B grubu kan verilmesi
B) Aynı yumurta ikizleri arasında doku nakli yapılması
C) Penisiline duyarlı bir insana penisilin iğnesi yapılması
D) Yumurtaya karşı alerjisi olan bir insanın yumurta içeren bir besin yemesi
E) Kanı Rh- olan bir annenin I. ve II. hamileliklerinde, bebeklerin kanının Rh+ özelliğinde olması

Ç12: Aynı yumurta ikizleri, bir yumurtanın bir spermle döllenmesiyle oluşurlar.
Çünkü, zigot mitozla bölü­nerek yeni hücreleri oluşturur.
Yeni hücreler mitoz ürünü olduğu için aynı kalıtsal yapıdadırlar.
Bu hücrelerin birbirinden ayrılarak bağımsız olarak gelişmeleri tek (aynı) yumurta ikizlerini oluşturur.
Aynı ikizlerin, kalıtsal özelliklerle ilgili bütün yönleri aynıdır.
Bunun için protein yapılarında fark yoktur ve doku nakilleri çok başarılı olarak yapılabilir.
Fenotipte görülebilecek bazı farklılıklar çevresel etki­lerle oluşmuş olabilir.
Cevap B

Hiç yorum yok: