17 Temmuz 2008 Perşembe

2004 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

2004 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

S1: Bir osmoz deneyinde,bir patates yumrusundan alınan eşit ağırlıktaki dört parça, ayrı ayrı olarak,içinde eşit hacimde, ancak farklı derişimde tuz çözeltileri bulunan, I, II,III, IV numaralı ölçekli kaplara konmuş ve kapların ağzı kapatılmıştır.
Bu dört ortamda bulunan patates parçalarının ağırlıklarında, t süresince saptanan değişmeler aşağıdaki grafiklerde gösterilmiştir.
Bu grafiklere göre, deneyde kullanılan ortamların, derişimi en az olandan en çok olana doğru sıralanışı aşağıdakilerden hangisidir?
A) I, III, II, IV
B) II, I, IV, III
C) III, I, IV, II
D) III, İV, II, I
E) IV, II, III, I

Ç1: Hücreler, az yoğun ortamlarda su alırken, kendile¬rinden daha yoğun ortamlarda su kaybederler.
Bu¬na göre, az yoğun ortama konulan patatesler, dış ortamdan su alacakları için ağırlıkları artacaktır.
Deneyde kullanılan ortamlardan, I ve III teki pata¬teslerde ağırlık artışı meydana geldiğine göre, bu iki patatesin hücreleri dış ortamdan su almıştır, yani az yoğun ortamlara konulmuştur.
En çok ağır¬lık artışı III. ortamda olduğu için de, en az yoğun olan ortamın II! olduğu anlaşılır.
II. ortamdaki patateste ağırlık azalmasının meydan gelmesi, bunun su kaybettiğini gösterir.
Buna gö¬re ise, en yoğun ortam II olmalıdır.
IV. ortam ise, patates hücreleri ile aynı yoğunluk¬ta (izotonik) olduğundan, herhangi bir ağırlık artı¬şına neden olmamıştır.
Cevap C



S2: Biri böcekçil beslenen, diğeri böcekçil olmayan iki bitkide;
I. hücre dışı protein sindiriminin gerçekleştirilmesi,
II. fotosentez için, karbonu işaretlenmiş CO2 verildiğinde, işaretli karbonun hücrede sentezlenen proteinlerdeki amino asitlerin hepsinde bulunması,
III. hücrelerinde, proteinlerin amino asitlere parçalanması
özelliklerinden hangileri ortaktır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III

Ç2: Böcekçil bitkiler, yaşadıkları ortamda yeterli azot bulunmadığından, azot gereksinimlerinin çoğu¬nu, böcekleri sindirerek aldıkları amino asitlerden karşılarlar.
Bu olayı vücut dışında gerçekleştirdik¬leri için, hücre dışı sindirim yaparlar.
Diğer yeşil bitkiler ise, gerek duydukları bütün or¬ganik besinleri kendileri sentezlerler.
Bunu için hücre dışı sindirim yapmazlar.
Fotosentezle besin üretimi sırasında, glikozdan başka; amino asit, yağ asiti ve vitamin gibi monomerler de sentezlenir.
Bütün bu yapıtaşlarının sen-tezlenmesi için gerekli olan karbon, CO2 olarak alındığı için, sentezlenen bütün moleküllerin ya¬pısında işaretli karbona rastlanır.
Ancak, böcekçil bitkiler amino asitlerin çoğunu bö¬ceklerden karşıladıkları için, onların bütün amino asitlerinde işaretti karbonun bulunduğu söylene¬mez.
Her canlı hücre, kendine gerekli olan proteinleri ribozomlarını kullanarak sentezleyebilir.
Aynı pro¬teinleri gerekli olmadığı zamanlarda ise, başka bir proteini sentezlemek için veya yadımlamada kullanmak için, amino asitlerine parçalayabilir.
Cevap C



S3: Aşağıdakilerden hangisi, insanda, hücre zarında yer atan protein moleküllerinin işlevlerin¬den biri değildir?
A) Hücre için özgül olan hormonlara cevap verme
B) ATP sentezleme
C) Hücre içine alınacak maddeleri seçme
D) Diğer hücrelerle ilişki kurma
E) Komşu hücreleri tanıma

Ç3: Hücre zarında bulunan proteinler, glikozlara bağ¬lanarak glikoproteinleri oluştururlar.
Bu yapılar ve glikolipitler ise, hücrelerin özgüllüğünün sağlan¬masında etkilidirler.
Hücrelerin birbirini tanıması, kanla taşınan hormonların uygun hücreleri bul¬ması gibi özellikler, hep hücre zarındaki glikoprotein ve glikolipitler tarafından gerçekleştirilir.
Hücre zarından madde alışverişini sağlayan porlar da, proteinlerin arasında bulunur.
Bu nedenle zardaki proteinlerin, hücre içine alınacak mad¬deleri de seçmeyi sağladığı söylenebilir.
Hücredeki ATP üretimi, solunumla, fotosentezle veya kemosentezle yapılabilir.
Hücre solunumuyla ATP sentezi; sitoplazmada (glikoliz reaksiyon¬ları) ve mitokondride (oksijenli solunum) gerçek¬leştirilir.
Fotosentezle ATP üretimi ise, kloroplastın içinde veya prokaryot canlılarda klorofiller kullanılarak yapılır.
Cevap B



S4: Bir bakteri kültürünün bir damlası lam üzerine damlatılıp mikroskopta incelendiğinde, bakterilerin damlanın her yerine dağılmış olarak bulunduğu gözleniyor (Şekil 1).
Bu damla lamelle kapatıldıktan sonra ise, bakterilerin lamelin kenarlarında toplandığı gözleniyor (Şekil 2).
Lamel kaldırılarak damlanın içine bir yeşil alg konulup lamel tekrar kapatıldıktan bir süre sonra, bakterilerin bir kısmının algin çevresinde toplanmaya başladığı gözleniyor (Şekil 3).
Bakterilerin dağılımında gözlenen bu değişikliklere,
I. bakterilerin fermentasyon yapması,
II. algin fotosentez yapması,
III. bakterilerin oksijenli solunum yapması
olaylarından hangileri neden olabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) I ve III
E) II ve İli

Ç4: Bakterilerin, lamelin kenarında toplanması, oksi¬jene olan gereksinimlerinden kaynaklanır.
Çünkü lamelin bu kısmına hava girişi, orta kısımlarına oranla çok daha fazla olur.
Bunun sonucu olarak da, bakterilerin oksijenli solunum yaptıkları söy¬lenebilir.
Zaten şekil 3 de verilen durum, bakterilerin oksi¬jenli solunum yaptıklarını ispatlar.
Çünkü, bakte¬riler, algin fotosentezle ürettiği oksijenden dolayı, algin etrafında toplanmıştır.
Buna göre, bakteri dağılımında görülen değişikliklere, algin fotosen¬tez yapması ve bakterilerin oksijenli solunum yap¬ması neden olur denebilir.
Bakterilerin fermantasyon yapmasından söz edi¬lemez. Çünkü, bakteriler hep oksijenli ortamlarda çoğalmışlardır.
Cevap E



S5: İnsan embriyosunun normal gelişiminde,
I. mitoz
II. mayoz -I ve mayoz - II
III. farklılaşma
olaylarından hangileri görülür?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III

Ç5: İnsan embriyosu, döllenme sonucu oluşmuş olan zigot hücresinin mitoz bölünmeler geçirmesiyle meydana gelir.
Mitoz bölünmenin kuralı olarak, her zaman aynı özellikte hücrelerin oluşması ge¬rekir.
Ancak embriyoda, çok farklı görevleri üstlenmiş hücre grupları, dokular ve organlar vardır.
Bu du¬rum ise, mitoz bölünmeyle çoğalan hücrelerin farklılaşmasıyla sağlanır.
İnsanda mayoz bölünme, ergenliğini tamamla¬mış bireylerde, üreme ana hücrelerinden üreme hücreleri (sperm ve yumurtalar) oluşurken ger¬çekleştirilir.
Cevap D



S6: Bir göle endüstriyel atık, tarımsal gübre ve evsel atıklarla taşınan fosfor ve azot tuzlarının artması, bu ekosistemde ötrofikasyona neden olur.
Ötrofikasyon, bu gölde aşağıdakilerden han¬gisine yol açmaz?
A) Derinlere doğru, göl suyunun oksijen derişiminde azalma
B) Besin piramidindeki basamak sayısında artma
C) Çökelmede (sedimantasyonda) artma
D) Derinlere doğru, göl suyunun ışık geçirgenliğinde azalma
E) Kokuşmada artma

Ç6: Ötrofikasyon; tatlı su ortamına organik artıkların fazla miktarda karışmasına bağlı olarak, fotosen¬tez yapan bazı alg türlerinin anormal şekilde ço¬ğalması ve bir çeşit kirlilik oluşturması olayıdır.
Bu çoğalmaya bağlı olarak, suyun yüzeyini nere¬deyse tamamen kaplayan bir canlı tabakası oluşur.
Bu durum ise, oksijenin ve ışığın alt katman¬lara geçme oranını azaltır.
Ekosistemin dengesi bozulduğu için, besin piramidindeki katlarda art¬ma değil, belki azalma meydana gelir.
Hızla çoğalan alg türleri, belli bir süre sonra mad¬de yetersizliğinden dolayı ölmeye başlar.
Ölen bu organik artıklar suyun dip kısımlarında birikir (se¬dimantasyon) ve bunların çürümesiyle de kokuş¬ma başlar.
Cevap B



S7: I. Vücut sıvısı derişiminin, dış ortamın derişimiyle eşit olmasını sağlama
II. Enerji kullanarak tuzu dışarıdan alma
III. Seyreltik idrar oluşturma
IV. Su içmeme
Yukarıdakilerden hangileri, tatlı sularda yaşayan balıkların özellikleridir?
A) I ve II
B) II ve IV
C) I, II ve III
D) I, III ve IV
E) II, III ve IV

Ç7: Bir canlı hangi ortamda yaşarsa yaşasın, vücut içi sıvıları ile dış ortamın derişimi hiç bir zaman eşit olamaz.
Zaten dış ortamın sürekli değişken¬liği böyle bir durumu imkansız kılar.
Canlılık için böyle bir olayın gerekliliği de yoktur.
Çünkü canlı sistemler, çevrelerindeki değişikliklere göre iç ortamlarını düzenleyebilirler.
Tatlı su balıklarının yaşadıkları ortam, kendi yo¬ğunluklarından daha seyrettiktir.
Bu nedenle, ge¬rek solungaç kılcallarından, gerek ağız İçi epitelinden vücuda sürekli su girişi olur.
Bu fazla suyu atmak isteyen hayvan, seyrettik (az yoğun) idrar atar.
Ayrıca zaten fâzla olan su giri¬şinden dolayı su içmesine gerek kalmaz.
Tatlı sudaki tuz yoğunluğu çok azdır.
Hayvanın vü¬cudunda daha fazla oranda tuz bulunduğu için, tuzun alınması aktif taşımayla sağlanır.
Bu du¬rum ise enerji harcanmasını gerektirir.
Cevap E



S8: Sinir sisteminin İşlevlerini incelemek için düzenlenen bir deney sırasında, beyni tahrip edilmiş bir kurbağada, aşağıdakilerden hangisi gerçekleşmez?
A) Kalbinin çalışması
B) Solunum yapması
C) Parmak arası perdesindeki kılcal damarlarda kanın akması
D) Asit damlatılan bacağını çekmesi
E) Besini yakalamak için dilini uzatması

Ç8: Bu soruda beyinden kastedilen kısım, beyin ka¬buğudur.
Bu kısımdaki merkezler canlılardaki is¬temli hareketlerin ve duyu merkezlerinin denet¬lenmesini sağlar.
Bu nedenle, beyin kabuğu çı¬karılan bir kurbağanın, besini yakalamak için dili¬ni uzatması beklenmez.
Çünkü, öncelikle besini algılaması (duyu fonksiyonu) ve daha sonrada is¬temli olarak dilini uzatması gerekir.
Kalbin çalışması, kılcal damarlarda kanın akması ve solunum (soluk alıp - verme) istemsiz davra¬nışlardır ve omurilik soğanından idare edilirler.
Asit damlatılan ayağın çekilmesi ise, bir refleks olayıdır ve omurilik tarafından yönetilir.
Cevap E



S9: Bir insanda, atar damar, kılcal damar ve toplar damardan geçmekte olan kanın, normal akış hızını gösteren grafik aşağıdakilerden hangi¬sidir?


Ç9: Kapalı kan dolaşım sisteminde, kan, en hızlı olarak atar damarlarda akar.
Çünkü, kanın akmasını sağ¬layan kan basıncı en yüksek bu damarlardadır.
Kılcal damarların kan basıncı, toplar damarlardan daha yüksek olduğu halde, kanın akış hızı en ya¬vaş olan damarlardır.
Bu damarlardan; kan ile do¬ku sıvısı arasında madde alışverişi yapıldığı için ve toplam damar çapı arttığı için, kan akış hızı en yavaş hale gelir.
Toplar damarlarda ise kan akış hızı kılcal damar¬lardan daha hızlı olur.
Çünkü, toplam damar çapı azalmıştır. Ancak, atar damarlardan daha yavaştır.
Cevap A



S10: Bir canlı grubunun, örneğin böceklerin, jeolojik devirlerden günümüze kadar, çok sayıda farklı türle devamlılığını sürdürmesini ve çok farklı yaşam ortalarına evrimsel olarak uyum göstermesini;
I. populasyonun gen havuzundaki alel frekanslarının (rastlanma sıklığının), nesiller bo¬yunca aynı kalması,
II. bir yılda oluşan döl (nesil) sayısının fazla olması,
III. kalıtsal varyasyonlarının çok olması,
IV. her dölde (nesilde) çok sayıda yavru oluşması
özelliklerinden hangileri sağlamaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve IV
E) III ve IV

Ç10: Evrimsel olarak çevreye uyum, değişen koşullara göre çeşitlilik sağlama ile mümkün olur.
Bu du¬rumda, canlı türlerinde sürekli bir değişkenlik ol¬ması ve yeni varyasyonların oluşması, evrimsel değişimi hızlandıran etkenlerdir.
Bir yılda oluşan döl sayısının fazla olması ve her dölde çok sayıda birey meydana getirilmesi, olu¬şan bireylerde çeşitlilik ihtimalini artırdığı için, ev¬rimsel açıdan iyi uyum kabul edilir.
Alel frekanslarının nesiller boyunca sabit kalma¬sı, genlerde çeşitliliğin olmadığını (populasyonun kararlı olduğunu) gösterir.
Bu durum ise, değişen çevre saltalarına uyumu sağlayamayacağı için, evrimleşme adına kötü bir uyum olur.
Cevap A



S11: Bazı bireyleri numaralanmış olan aşağıdaki soy ağacı, bir ailedeki bireylerin, X kromozomunda, çekinik bir alelle taşınan bir özettikle ilgili fenotiplerini göstermektedir.
Buna göre, bu bireylerin genotipleriyle ilgili;
I. 2. bireyde, özellikle ilgili alellerden biri baskındır.
II. 3. bireye, özellikle ilgili alel 1. bireyden geçer.
III. 4. bireye, 1. ve 2. bireylerden özellikle ilgili farklı aleller geçmiştir.
yargılarından hangileri doğrudur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III

Ç11: Anlatılan karakter örneği renk körlüğü ve hemo¬filiye uygundur.
Renk körlüğü X kromozomu üze¬rinde taşınan çekinik (r) geni ile belirlenir.
Buna göre dişi bireyin hasta olabilmesi için XrXr genotipinde, erkeğin hasta olabilmesi için ise X*Y genotipinde olması gerekir.
Erkekler (44 + XY); X kromozomlarını anneden, Y kromozomlarını ise babadan alırlar.
Buna göre, normal görüşlü olan 2. bireyin renk körü erkek çocuklarının olması, bu dişinin XRXr genotipinde olmasıyla sağlanabilir.
3. bireye, hastalıkla ilgili gen babasından değil (1. birey) annesinden geçebilir (2. birey).
Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi, erkekler X kromo¬zomlarını annelerinden alırlar.
4. birey bir dişidir (44 + XX).
Bu durumda anne ve babasından birer tane X kromozomu almalıdır.
Babası renk körü pCY) olduğu için, normal (renk¬li) görmesini sağlayan geni (XR) annesinden al¬mış olmalıdır.
Cevap D



S12: Aşağıdaki grafikte, bir gölde; ışık, sıcaklık, besin tuzları miktarı ve fitoplankton yoğunluğunda mevsimlere göre gerçekleşen değişmeler gösterilmektedir.
Bu grafikteki bilgilere dayanarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?
(Grafikte verilenler dışındaki etkenler dikkate alınmayacaktır.)
A) Fitoplankton yoğunluğunun L - R arasındaki değişimi, besin tuzlarının miktarıyla ilişkilidir.
B) Fitoplankton yoğunluğunun S - V arasındaki azalması, sıcaklıkla ilişkilidir.
C) Işık ve sıcaklık, fitoplankton yoğunluğu için her mevsimde sınırlayıcı olmuştur.
D) ilkbaharda besin rekabeti, fitoplankton yoğunluğunda L - M arasındaki azalmaya neden ol¬muştur.
E) Sonbaharda besin tuzlan miktarının artması, fitoplankton yoğunluğunun R - S arasındaki artışında etkili olmuştur.

Ç12: Bu ekosistemde, fitoplankton sayısının değişimi üzerinde, besin tuzlan, sıcaklık ve ışık miktarı ol¬mak üzere üç farlı faktör etkili olmaktadır.
Bunun için, sorunun çözümünde her seçeneği tek tek incelemek daha anlaşılır olacaktır:
A şıkkı: Burada L - R arasında besin tuzlarının azalmasına bağlı olarak, fitoplankton sayısının da azaldığı gözlenebilir.
Çünkü, gelişmede etkili olan diğer faktörler bu aralıkta artış göstermiştir.
B şıkkı: S -V arasında ise, ışık ve besin tuzları ye¬terli olduğu halde, birey sayısı azalmıştır.
Buna ise ortam sıcaklığının azalması neden olmuştur denilebilir.
C şıkkı: Işık ve sıcaklığın, populasyon yoğunlu¬ğu için her mevsimde sınırlayıcı olduğu söylene¬mez.
Çünkü, başlangıçta sıcaklık ve ışık arttığı hal¬de, fitoplankton sayısında bir miktar azalma mey¬dana gelmiştir.
D şıkkı: L-M arasındaki azalmada, ortamdaki be¬sin tuzları miktarının azalması etkili olmuş olabilir.
Soruda besin rekabeti denirken bu kastedilmiş olmalıdır.
Yoksa, kendileri fotosentez yapabilen fitoplanktonlar organik besin için rekabet etmezler.
E şıkkı: Sonbaharda ışık ve sıcaklık çok değiş¬ken olmadığı halde, populasyon yoğunluğu art¬mıştır.
Bu artışı ise, besin tuzları miktarının artma¬sı sağlamış olabilir.
Cevap C

2003 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

2003 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

S1: Bir hücrede oksijenli solunum, protein sentezi, fotosentez olaylarının tümünün gerçekleşebilmesi için, bu hücrede;
I. ribozom,
II. kloroplast,
III. mitokondri,
IV. sentrozom
organellerinden hangilerinin bulunması zorunludur?
A) I ve II
B) II ve III
C) I, II ve III
D) I, III ve IV
E) II, III ve IV

Ç1: Hücrelerde oksijenli solunum yapmakla görevli olan organeller mitokondrilerdir.
Bu nedenle, hüc¬re solunumunu oksijenli olarak yapan ökaryot ya¬pılı bütün hücrelerde mitokondri organeli bulunur.
Hücrede protein sentezini sağlayan organel ribozom ve fotosentez yapılmasını sağlayan organel ise kloroplasttır.
Bunun için, belirtilen olayları ger¬çekleştiren bir hücrede bu iki organelin de bulun¬ması gerekir.
Sentrozom ise sadece hayvan hücrelerinde bu¬lunur.
Hücre bölünmesi sırasında, kromozom¬ların kutuplara çekilmesini sağlayan iğ ipliklerine, tutunma yeri olarak görev yapar.
Bu nedenle, istenilen özelliklere bakarak, hücrenin sentrozomunun olduğu söylenemez.
Cevap: C



S2: Hücrede, enzimlerle gerçekleşen bir biyokimya¬sal olay şematik olarak şöyle gösterilebilir:
Substrat + enzim → [ substrat-enzim kompleksi ] → Ürün → Enzim
Aşağıdaki grafikte, numaralanmış eğriler, hücrede gerçekleşen kimyasal olay sırasında, substrat, enzim, substrat - enzim kompleksi ve ürün konsantrasyonundaki değişmeleri göstermektedir.
Grafikte substrat, enzim, substrat-enzim komp¬leksi ve ürün konsantrasyonlarını gösteren eğ¬rilerin numaraları aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir?

Substrat-enzim
Substrat enzim kompleksi ürün
A) I III IV II
B) II III I IV
C) II IV III I
D) IV II I III
E) IV III II I

Ç2: Enzimatik bir reaksiyonda, ortamdaki substratlar ürünlere dönüştürülür.
Buna göre, reaksiyon sı¬rasında ortamdaki substrat miktarı (II. eğri) azalır¬ken, ürün miktarı (I. eğri) artacaktır.
Enzimler, reaksiyonlardan etkilenmeden açığa çı¬kan biyolojik katalizörlerdir.
Bu nedenle, reaksi¬yon başlangıcındaki enzim miktarı reaksiyon so¬nunda aynen korunur.
Ancak, reaksiyon sırasında enzimlerin substratlarına bağlanması sonucu ortamdaki serbest en¬zim miktarı (IV. eğri) azalırken, enzim-substrat kompleksi (III. eğri) artacaktır.
Reaksiyon sonun¬da ise, enzim - substrat kompleksi ayrışacak, substrat ürüne dönüşecek ve tekrar serbest en¬zim açığa çıkacaktır.
Cevap C



S3: Kurak bir ekosistemde bulunan, farklı türlere ait iki otsu bitkinin, aşağıdaki özelliklerden hangisi bakımından benzer uyum yapması beklenmez?
A) Çiçeğin anatomik yapısı
B) Yaprak yüzey genişliği
C) Stomaların konumu
D) Yaprakta kütikula tabakasının kalınlığı
E) Kök uzunluğu

Ç3: Hem kurak ortam bitkileri, hem de nemli ortam bitkileri yaşadıkları ortamlara uygun adaptasyon¬lara sahiptirler.
Kurak ortamda yaşayan bitkilerde su kaybını azaltmak için, yapraklardaki stomalar hem yaprağın alt kısmında bulunmaktadırlar, hem de epidermis yüzeyinden daha derindedirler.
Bu¬na benzer bir uyum yapraktaki kütikula tabakası için de geçerlidir.
Kurak ortam bitkilerinde bu ta¬baka kalındır.
Bitkilerdeki yapraklar, fotosentezle besin üretimi¬nin ve terlemeyle su kaybının en yoğun olarak yapıldığı yerlerdir.
Kurak ortam bitkilerinde yap¬raklar su kaybını azaltmak için dar yüzeyli, nemli ortam bitkilerinde ise geniş yüzeylidir.
Kurak ortamlarda topraktaki su oranı da azdır.
Buralarda yaşayan bitkiler, topraktan daha çok su alabilmek için, derinlere doğru uzanan kazık köklere sahiptir.
Bitkilerdeki çiçek yapısı türler arasında farklılıklar gösterir.
Bu farklılıklar bitkilerin sınıflandırılmasın¬da kullanılır.
Ancak, nemli veya kurak ortamlara uyum için oluşmuş özel çiçek yapılarından söz edilemez,
Ayrıca, aynı cins içerisinde yer alan türlerin, bazı¬ları kurak ortamlara, bazıları ise nemli ortamlara adaptasyon sağladığı halde, çiçek yapıları aynı veya çok benzerdir.
Cevap A



S4: Eşeyli üremeyle oluşmuş ergin bir koyundan (1. birey), kopyalama (klonlama) yöntemiyle yavru (2. birey) elde edilmiştir.
Aşağıdaki şemada 2. bireyin eşeyli üremesi gösterilmiştir.
Bu bilgilere göre, aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) 2. bireyin hücrelerinin çekirdeğindeki kalıtsal bileşim, 1. bireyi oluşturan sperm ve yumurtadan kaynaklanır.
B) 1. ve 2. bireylerin fenotipleri arasındaki farklı¬lıklarda, çevresel etkenlerin de rolü vardır.
C) 1., 3. ve 4. bireylerin genotipleri birbirinden farklıdır.
D) 1. bireyin 2. bireye genetik katkısıyla, 2. bireyin 4. bireye genetik katkısı aynıdır.
E) 1. ve 2. bireylerin, aynı erkek bireyden (3. birey), eşeyli üremeyle oluşacak yavrularının çekirdek genotipleri, iki kardeşinki kadar birbirine benzer.

Ç4: Genetik kopyalama yöntemiyle üretilen canlılar, kopyalandıkları canlıyla aynı kalıtsal yapıda olur¬lar.
Çünkü kalıtsal bilgileri ana canlıyla tamamen aynıdır.
Kopya canlıyla ata canlı arasındaki fark¬lılıklar sadece fenotipik olabilir ve ancak çevrenin etkisiyle oluşabilir.
Yani modifikasyondurlar.
Bu açıklamalara göre, 2. bireyin çekirdeğindeki kalıtsal bilgi 1. bireyle aynıdır. Bu iki bireyin fenotipleri arasındaki farklılıklar ancak çevrenin et¬kisiyle oluşabilir.
Kopyalamada kullanılan (1. koyun) dişi, sperm kaynağı olarak kullanılan (3, birey) erkek koyun¬la farklı genetik bilgilere sahiptir.
Kopya koyunun (2. koyun) erkek koyunla eşeyli üremesiyle olu¬şan 4. koyun ise, eşeyli üreme sonucunda mey¬dana geldiği için, hem 1. koyunla, hem de 3. ko¬yunla faklı genetik özelliklere sahiptir.
1. ve 2. koyunla, 3. bireyin (erkeğin) eşleşmesi sonucunda oluşan yavrular, ancak kardeşler ka¬dar birbirine benzerler.
Çükü oluşumları sırasın¬da eşeyli üreme (mayoz bölünme ve döllenme) olayları ayrı ayrı gerçekleşmiştir.
2. birey 1. bireyin kopyasıdır.
Yani genetik bilgisi¬nin tamamını ondan almıştır.
4. birey ise; 2. bire¬yin yumurtasıyla 3. bireyin sperminden meydana gelmiştir.
Yani genetik bilgisinin yarısını annesin¬den yarısını da babasından almıştır.
Cevap D



S5: Fotosenteze uygun bir ortamda bir saksı bitkisiyle şekildeki gibi bir düzenek hazırlanmıştır.
Düzenekte, a hunisi dışarıdan hava almayacak şekilde yaprağın üzerine konmuş; CO2 tutucu, düzeneğe şekildeki gibi yerleştirilmiş; b musluğu açılmış; sistemdeki hava emilerek c kabındaki boyalı suyun 1 numaralı düzeye kadar yükselmesi sağlandıktan sonra musluk kapatılmıştır. Bir süre sonra boyalı suyun 2 numaralı düzeye belirli bir hızla indiği gözlenmiştir.
Deney koşullarında,
I. deney ortamının karanlık hale getirilmesi,
II. ortam sıcaklığının fotosentez için en uygun (optimum) değere getirilmesi,
III. bitkinin sulanması
değişikliklerinden hangilerinin yapılması, boyalı suyun 2 numaralı düzeye daha büyük bir hızla inmesine neden olur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III

Ç5: Deney düzeneğindeki boyalı sıvının 2 yönünde ilerlemesi cam borudaki gaz miktarının artmasıy¬la sağlanabilir.
Bunun için, bitkinin solunum, ter¬leme veya fotosentezle ortama gaz vermesi ge¬rekir.
Bitki solunum yaparsa tüpe CO2 verir.
Bu gaz ise, ortamdaki CO2 tutucusu tarafından tutu¬lacağı için, boyalı sıvının ancak 1 yönünde ilerle¬mesine neden olabilir.
Bunun için bitkinin fotosentez yapması sağlanır¬sa, ortama O2 verilir ve tüpteki boyalı sıvı 2 yö¬nünde ilerler.
Deney ortamı karanlık hale getirilir¬se fotosentez duracağı için, boyalı sıvı ancak 1 yönünde ilerleyebilir.
Ortam sıcaklığı, ışık şiddeti gibi faktörler, fotosen¬tez için en uygun hale getirilirse (optimum değer) veya bitki sulanırsa, fotosentez hızlanır ve buna bağlı olarak da tüpteki oksijen miktarı artar.
So¬nuçta boyalı sıvının daha çabuk 2 yönünde ilerle¬mesi sağlanır.
Cevap E



S6: Bir İnsanın, belirli bir süre içinde, vücuduna aldığı sıvıdan daha fazla miktarda idrar çıkarmasına;
I. böbrek atar damarında kan basıncının azalması,
II. böbrek kanallarından suyun geri emilimini sağlayan hormonun normalden az salgılanması,
III. böbreklerden geçen kan akım hızının azalması
durumlarından hangileri neden olabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I ve III

Ç6: Sağlıklı bir insanda idrar miktarını artırmak için, böbrekten süzülen sıvı miktarının artırılması gere¬kir.
Böbreğe gelen kan akım hızının azalması veya böbrek atar damarındaki kan basıncının düşmesi, böbrekteki süzülme miktarını azaltaca¬ğından oluşan idrar miktarı da azalacaktır.
Böbrekteki boşaltım kanalcıklarından, suyun kana emilimini sağlayan ADH (vazopresstn) hor¬monudur.
Bu hormonun kandaki miktarının azal¬ması, boşaltım kanalcıklarından geri emilen su oranını azaltır.
Bu durumda geri emilemeyen su, idrarla atılmak zorunda kalınır.
Bu da oluşan idrar miktarını artırır.
Cevap B



S7: Işıklı bir kültür ortamında, glikoz ve oksijenin varlığına ya da yokluğuna göre, bir bakteri türünün gelişimi incelenmiştir. Değiştirilen koşullarda, bakterinin üremesiyle ilgili sonuçlar aşağıdaki tablo¬da verilmiştir.
Oksijen Glikoz Bakteri üremesi
Var Var Var
Yok Var Var
Var Yok Yok

Tablodaki bilgilere göre, bu bakteri türü ile ilgili olarak;
I. Heterotrof beslenir.
II. Ototrof beslenir.
III. Oksijenli solunum yapar.
IV. Oksijene gereksinimi yoktur.
ifadelerinden hangileri doğrudur?
A) Yalnız II
B) Yalnız III
C) I ve III
D) I ve IV
E) II ve IV

Ç7: Tablodaki bilgilere göre, belirtilen bakteri türü gli¬koz bulunmayan ortamda üremesini gerçekleştirememektedir.
Bu durum, belirtilen bakteri türü¬nün hazır besin alan, yani heterotrof bir tür oldu¬ğunu ispatlar.
Bakteri türü hem oksijenli hem de oksijensiz or¬tamda üreyebilmektedir.
Buna göre, oksijenden zarar görmeyen, ancak oksijene gereksinimi ol¬mayan bir tür olduğu söylenebilir.
Cevap D



S8: İki buğday tanesinden, birincisi olduğu gibi, ikincisi ise embriyosu çıkarılarak iki ayrı petri kabındaki nişastalı agardan oluşan besi ortamına yerleştirilmiş ve buğday tanesindeki enzimlerin aktive olması için üzerlerine ıslak pamuk konmuştur.

Belirli bir süre sonra, petri kaplarının her birine lugol çözeltisi (nişastayla mavi renk veren ayıraç) konarak izlenmiş; birinci petri kabındaki besi ortamında, buğday tanesinde ve çevresindeki halka şeklinde bir alanda renk değişimi olmadığı, geri kalan alanın mavi renk aldığı; ikinci petri kabında ise, besi ortamının tamamının ve buğday tanesinin mavi renk aldığı gözlenmiştir.
Bu sonuçlarla ilgili,
I. Embriyo, sadece buğday tanesinde depolanmış olan nişastayı kullanabilir.
II. Enzimler canlının dışında da etkindir.
III. Nişastayı sindiren enzimler tohumdaki embriyoda bulunur.
ifadelerinden hangileri doğrudur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) I ve III
E) II ve III

Ç8: Deney düzeneklerinden olan I. petri kabında, emb¬riyonun bulunduğu kısmın boyanmaması, embri¬yonun nişastayı sindirdiğini gösterir (III. öncül).
Çünkü, Lugol çözeltisi ancak nişastanın varlığın¬da mavi renk almaktadır.
Yine I. düzenekte, embriyonun etrafındaki bir ala¬nın da boyanmadığı gözlenmiştir.
Bu durum, em¬briyonun deney kabındaki nişastanın bir kısmını sindirmesiyle mümkün olabilir.
Bu ikinci durum, embriyodaki enzimlerin hücre dışında da aktivite gösterebildiklerini ispatlamak¬tadır.
Cevap E



S9: Memeli hayvanlarda, mide özsuyu salgılanması konusunda, aşağıdaki deneyler yapılmış ve belirtilen sonuçlar alınmıştır.
1. Deney: Aynı türe ait iki memeli hayvanın uygun iki damarı arasına konan özel bir boruyla dolaşım sistemleri birbirine bağlanmıştır.
Birbirini görmesi engellenen bu iki hayvandan, birincisine ağızdan besin verildikten sonra midesinde mide özsuyu salgılandığı; ikinci hayvana besin verilmediği halde onun midesinde de mide özsuyu salgılandığı saptanmıştır.
2. Deney: Birinci deneydekiyle aynı türe ait başka bir memeli hayvanın yemek borusu enine kesilmiş ve kesik uçlar dışarıda olacak şekilde boyun bölgesine tutturulmuştur.
Bu deney hayvanına ağızdan besin verildiğinde, besinin kesik uçtan dışarı çıkmasına ve hayvanın midesine ulaşmamasına karşın, midesinde mide özsuyu salgılandığı saptanmıştır.
Bu iki deneyden alınan sonuçlar, bu memeli hayvanlarda mide özsuyu salgılanmasının;
I. sinirsel,
II. hormonal,
III. mekanik
şeklindeki yollardan hangileriyle uyarıldığını destekler?

A) Yalnız I
B) Yalnız III
C) I ve II
D) I ve III
E) II ve III

Ç9: I. deneyde, kullanılan hayvanlardan birincisine besin verildiğinde, midesinin enzim salgılaması hem hormonal hem de sinirsel etkiyle sağlanabilir.
Çünkü, hayvan besini hem görmüş, hem de ağzındaki almaçlarla tadını algılamıştır.
Bu deneyde, dolaşım sistemi bağlanan ikinci hayvandaki tepki ise sadece hormonlarla sağlanabilir.
Çünkü, ikinci hayvan besini görmemiş, sadece birinci hayvandan kan yoluyla gelen hormonlardan dolayı mide özsuyu salgılamıştır.
II. deneydeki tepki ise yine sinirlerle sağlanabilir.
Çünkü hayvan besini görmüş, tatmış, ancak yemek borusu kesik olduğu için midesine ulaşamayan besine hormonal tepki gösterememiştir.
İki deneyde de mekanik etkiden söz edilemez.
Belki hayvanın midesine bir delik açılıp, besin hiç görmeden midesine konulsaydı ve tepki oluşsaydı o zaman mekanik etkiden söz edilebilirdi.
Cevap C



S10: Bir türün evrimleşebilmesi için aşağıdakilerin hangisi zorunludur?
A) Yüksek enerjili ışınımlar
B) Tür içi kalıtsal çeşitlilik
C) Populasyonun bireyleri arasında farklı beslenme biçimlerinin gelişmesi
D) Coğrafik engel oluşması
E) Yeni bir hastalık etkeninin ortaya çıkması

Ç10: Evrim teorisine göre, bir türe ait canlıların evrimleşerek başka bir türe dönüşmesi, türün yaşadığı ortamın değişmesi ve bu değişikliklere uygun adaptasyonlara sahip olanların farklılaşmasıyla sağlanır.
Bu durumda, bir türde evrimleşmenin olabilmesi için, türü oluşturan bireyler arasında kalıtsal çe¬şitliliğin olması temel şart olarak kabul edilir.
Kalıtsal çeşitlilik sayesinde evrim mekanizması¬nın diğer faktörleri devreye girerek farklılaşmayı sağlayabilir.
Kalıtsal çeşitlilik olmazsa, çevre şart¬larının etkisiyle tür ya tamamen yok olur, ya da evrimleşme olmaz.
Cevap B



S11: İnsanlarda kan gruplarını, alyuvarlarda bulunan özel proteinler belirler. Kan gruplarının plazmalarında ise alyuvarlarındaki proteinlerle ilgili anti maddeler bulunabilir. A kan grubunun plazmasında Anti B, B kan grubunun plazmasında Anti A bulunur.
AB kan grubunun plazmasında bu anti maddelerin hiçbiri bulunmazken, 0 kan grubunun plazmasında her iki anti madde de bulunur. Bu anti maddeler, karşı oldukları proteinleri içeren kan grubundaki alyuvarların çökelmesine neden olur.
Bir deneyde hangisinin Anti A, hangisinin Anti B olduğu bilinmediği için, Anti X ve Anti Y olarak adlandırılan bu maddeler, I, II, III ve IV numaralı kan örneklerine ayn ayrı uygulanmış ve aşağıdaki tab¬loda belirtilen çökelme reaksiyonları alınmıştır.
Kan örneği numarası Çökelme reaksiyonları
Anti X Anti Y
I Çökelme var Çökelme yok
II Çökelme yok Çökelme var
III Çökelme var Çökelme var
IV Çökelme yok Çökelme yok
Bu bilgilere dayanarak, kaç numaralı kan örneklerinin, hangi kan grubundan olduğu belirlenemez?
A) I ve II
B) II ve III
C) III ve IV
D) I, II ve III
E) I, II ve IV

Ç11: Kan grupları alyuvarlar üzerinde bulunan antijen¬lerle belirlenir.
Buna göre A, B, 0 ve AB olmak üzere dört farklı kan grubu bulunur.
Bunlardan AB kan grubunda, hem A hem de B antijeni bu¬lunurken, 0 kan grubunda hiç antijen bulunmaz.
A, B ve 0 kan gruplarına sahip olan her insanın kan plazmasında, diğer bir kan grubunun çökel¬ticisi, yani antikoru vardır.
Bu antikorlar, farklı in¬sanlardan alınan kan örneklerine damlatılır.
Çö¬kelme durumlarına bakılarak, kişinin kan gurubu belirlenir.
Örneğin, Anti A damlatılınca çökelen ve Anti B damlatılınca çökelmeyen kan örneği A kan gurubundandır.
Soruda kullanılan antikorların ne olduğu bilinme¬diğinden, sadece birine bağlı olarak çökelen ka¬nın gurubu belirlenemez.
Çünkü ilgili kan ya A ya da B kan gurubundan olur (I. ve II. öncüller).
İki antikor damlatıldığında çökelen kan gurubu¬nun AB olduğu kesindir.
Çünkü bu guruptaki in¬sanlarda hem A hem de B antijeni vardır.
Bunun tersine olarak, iki antikorla da çökelme¬yen kan gurubu sıfır (0) olur.
Bu gruptaki insan¬larda antijen olmadığı için, antikor damlatılması¬na bağlı olarak çökelme oluşmaz
Cevap A



S12: x ve y mikroorganizma türleri, içeriği aynı olan iki besi ortamına ayrı ayrı konmuş ve birey sayıları 1. ve 2, grafikteki gibi değişmiştir.
x ve y türleri, içeriği öncekilerin aynı olan bîr besi ortamına birlikte konduklarında ise, birey sayılarında 3. grafikteki gibi değişme olmuştur.
Birey sayılarındaki değişmenin 3. grafikteki gibi olmasına,
I. iki türün aynı besin için rekabet etmesi,
II. iki türün ortamdaki yadımlama ürünlerinden farklı etkilenmesi,
III. x İn, y nin paraziti olması
durumlarından hangileri neden olabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III

Ç12: İki türün birlikte yaşaması durumunda, birinin bi¬rey sayısı artarken, diğerinin bir süre sonra hızla azaldığı grafikte gösterilmiştir.
Başlangıçta aynı oranda artan birey sayıları, zamanla zıt yönlerde değişme göstermiştir.
Bu durum X türünün, Y türünden daha hızlı üre¬mesi ve ortamdaki besini daha çok tüketmesin¬den kaynaklanabilir.
Yani, bu iki tür arasında aynı besin kaynağı yönüyle rekabet vardır ve bu reka¬bette X türü üstündür denilebilir.
Tek hücreli canlılar; metabolizmaları sonucunda bulundukları ortama artık maddeler verirler.
Bu maddeler ortamda birikerek organizmanın kendi¬sine zarar verebilir.
Bu durumda, canlı ortam de¬ğiştirerek belirtilen zarardan kendisini koruyabilir.
Ancak soruda olduğu gibi sınırlı bir alanda ço¬ğalan ve bu alandan uzaklaşma şansı olmayan canlılarda, metabolizma artıkları ölüme neden olabilir.
İki türden, metabolizma artıklarına daha dayanıklı olan ortamda çoğalırken, diğeri azalır.
Bu türler arasında parazitlikten söz edilemez.
Çün¬kü, başlangıçta iki organizma da, bir süre aynı oranda bir artış sağlamıştır.
Eğer parazitlik olsay¬dı, X türünün artmasına bağlı olarak, Y türü he¬men azalmalıydı.
Ayrıca, genellikle küçük bir canlı daha büyük bir canlı üzerinde parazit olarak yaşayabilir.
Bura¬dakiler yaklaşık aynı büyüklükte olan tek hücreli türleridir.
Cevap D

2002 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

2002 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

S1: Diploit (2n kromozomlu) bir canlıda,
I. sperm ana hücresindeki,
II. zigot hücresindeki,
III. yumurta hücresindeki
kromozom sayılarından hangileri, vücut hücresindeki kromozom sayısına eşittir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I ve III

Ç1: Diploit (2n) kromozomlu canlılarda, vücut hücreleri (2n) kromozomlu, üreme hücreleri (sperm ve yumurta) ise (n) kromozomlu olur.
Soruda verilen sperm ana hücresi, mayoz bö¬lünmeyle n kromozomlu spermleri oluşturur.
Bu nedenle 2n kromozomludur.
Zigot ise yumurta (n) ve sperm (n) hücre¬lerinin döllenmesiyle oluştuğu için 2n kromo¬zomlu olur.
Cevap D



S2: Belirli bir tür tatlısu alginde, yaşadığı ortamda bulunandan 1000 kat daha fazla K+ bulunmaktadır.
Bu tatlı su algiyle ilgili olarak,
I. K+dengesinin korunmasında ATP harcanır.
II. K+ dengesinin korunmasında ilgili enzimler işlev görür.
III. Algin canlılığını kaybetmesiyle K+ difüzyona uğrar.
yargılarından hangileri doğrudur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III

Ç2: Tatlı su algi bulunduğu ortamdan çok daha fazla (1000 kat) oranda potasyumu (K+) dış ortamdan almıştır.
Bu olayda dış ortam az yo¬ğun olduğu için potasyum alımı aktif taşı¬mayla yapılmıştır.
Aktif taşımada hücre zarındaki enzimler kul¬lanılır ve madde geçişi sırasında enerji har¬canır. Bunun için hücrenin canlı olması gerekir.
Hücredeki fazla olan potasyumun difüzyonla dışarı çıkması da yine aktif taşımayla engel¬lenir.
Hücrenin ölmesi bu engeli yok ede¬ceğinden yoğunluk farkından dolayı dış orta¬ma potasyum geçişi (difüzyon) olur.
Cevap E



S3: Aşağıdakilerden hangisi, mitoz bölünme ile mayoz I bölünmesinin ortak özellikle¬rinden biridir?
A) Homolog kromozomların ayrı kutuplara çekilmesin
B) Kromatitler arasında parça değişiminin gerçekleşmesi
C) Tetratların oluşması
D) Başlangıçtaki kromozom sayısının iki katına çıkması
E) Bölünme tamamlandığında, kromozomların taşıdığı tüm özelliklerin yavru hücrelere eşit olarak aktarılmış olması.

Ç3: Mayoz bölünmenin genel özellikleri olan; ho¬molog kromozom ayrılması, sinapsislerin ve tetratların oluşması Mayoz-I de gerçekleşir.
Bu olaylara mitoz bölünmede rastlanmaz.
Mitoz bölünmede kalıtsal olarak başlangıçta-kinin aynısı iki hücre oluşurken, mayoz bölün¬me tamamlandığında n kromozomlu dört hüc¬re meydana gelir.
Mitoz ve Mayoz-I bölünmelerinin başlamasın¬dan önce, interfaz safhasında hücredeki kro¬mozomlar eşlenerek DNA miktarını iki katına çıkarırlar.
Cevap D



S4: Çürükçül beslenen bir canlıda,
I. sindirim enzimlerinin oluşması,
II. sindirim enzimlerinin besin maddelerini etkilemesi,
III. boşaltım maddelerinin oluşması
olaylarından hangileri, bu canlının hücresi dışında gerçekleşir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III

Ç4: Saprofit (çürükçül) beslenen bakteri ve man¬tarlar, dış ortama salgıladıkları enzimlerle, or¬ganik artıkları parçalarlar.
Bu nedenle, sindi¬rim enzimleriyle besinin etkileşimi hücre dı¬şında gerçekleşir.
Virüsler hariç, her canlı hücre sahip olduğu ribozomlarıyla enzimlerini sentezleyebilir.
Bu iş¬lem dış ortamdan alınan veya hücrede üretilen amino asitlerin, hücre sitoplazması ve ribozomlarında birleştirilmesiyle gerçekleştirilir.
Canlılığın devamlılığı için gerekli enerji hücre solunumuyla sağlanır.
Bunun için yağ, protein ve karbonhidratlar hücre içinde parçalanır.
Bu olaylar sırasında oluşan boşaltım maddeleri canlılarda farklı yollarla hücre dışına atılır.
Cevap B



S5: Aynı türün bireyleri arasında görülen farklılıklar iki biçimde olabilir. Bunlardan modifikasyon, çevre koşullarının etkisiyle ortaya çıkar ve kalıtsal değildir. Varyasyon ise, bireylerin kalıtsal yapısındaki farklılıklardan kaynaklanır.
Buna göre, modifikasyon ve varyasyonla ilgili,
1. Bütünüyle siyah renkli bir dişi kedinin bir seferde doğan üç yavrusundan birinin beyaz, birinin gri, birinin de siyah-beyaz benekli olması.
2. Doğduklarında birbirinden ayrılarak farklı ortamlarda yetiştirilen tek yumurta ikizlerinin, boylarının farklı olması.
3. Bir çuhaçiçeği türünün 30 °C tan düşük sıcaklıkta gelişmesi durumunda, çiçeklerin kırmızı renkli; 30 °C tan yüksek sıcaklıkta gelişmesi durumunda ise beyaz renkli olması.
4. Renklenmeleri (pigmentasyonu) normal olan ana-babadan, albino özellikte çocuğun olması.
örnekleri aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak gruplandırılmıştır?


Modifikasyon Varyasyon
A) 3 1, 2, 4
B) 1, 4 2, 3
C) 2, 4 1, 4
D) 2, 4 1, 3
E) 1, 2, 3 4


Ç5: Modifikasyon ve kalıtsal varyasyonun tanım¬ları sorunun öncülünde verilmiştir.
Bu tanım¬lara göre, kalıtsal yapısı aynı olan tek yumurta ikizlerinin yaşadıkları çevreye göre farklı boy¬larda olması ve çuha çiçeğinde sıcaklığa bağlı olarak aynı bitkinin farklı renklerde çiçek aç¬ması birer modifikasyon örneğidir.
Siyah renkli bir dişi kediden, farklı renklerde yavruların oluşması kalıtsal bir durumdur.
Çünkü tüy rengi farklı genler tarafından belir¬lenir.
Aynı şekilde renk pigmenti bulunan an¬ne ve babadan, albino (pigmentsiz) çocukla¬rın oluşması (bu durumda anne ve baba heterozigottur ve çocuklarında iki çekinik gen (bir araya gelmiştir) kalıtımla sağlanır.
Cevap C



S6: Aşağıdaki soyağacında, bireylerin kan gruplarının fenotipleri verilmiştir.
Bu soyağacında numaralarla gösterilen bireylerden hangilerinin kan gruplarının homozigot olma olasılığı vardır?
A) Yalnız 1
B) Yalnız 2
C) 1 ve 4
D) 2 ve 5
E) 3 ve 6

Ç6: Bireylerin kan grubu genotipleri ve ataların¬dan aldıkları genleri ayrı ayrı inceleyelim.
Şekilde de görüldüğü gibi 3 nolu birey, 1 nolu bireyden O genini, 2 nolu bireyden ise B geni¬ni alırsa B kan grubunda olabilir.
Bu durumda 1 ve 3 nolu bireyler heterozigot olurlar.
2 nolu birey ise BB veya BO genotipli olabilir.
Burada ise 5 ve 6 nolu bireylerin heterozigot olduğunu görebiliriz. Her iki birey de ataların¬dan bir baskın, bir çekinik gen almışlardır.
Cevap B



S7: Azot atomları işaretlenmiş, esansiyel (temel) amino asitlerle beslenen bir insanın karaciğer dokusu, belirli bir süre sonra incelenmiştir.
İncelenen dokuda bulunan,
I. glikoz,
II. protein,
III. üre,
IV. amonyak
bileşiklerinden hangileri, işaretli azot taşı¬maz?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve III
E) III ve IV

Ç7: Temel amino asitler, vücutta sentezlenemeyip, dışarıdan hazır alınması gereken amino asit¬lerdir.
Bu besinler vücuda gerekli olduğu için ve kolayca temin edilemediğinden glikoza çevrilmez.
Temel amino asitler, hücrenin ribozomlarında proteinlere çevrilebilir.
Ayrıca solunumda da kullanılabilirler.
Bu durumda ise, amino asitin yıkımı sonucu amonyak oluşur.
Amonyak zararlı bir molekül olduğu için karaciğerde üreye çevrilir.
Cevap A



S8: Bir sporcunun koşmaya başlamasından sonra,
I. soluk alıp-verme merkezlerinin1 uyarılması,
II. dokularda karbondioksit miktarının art¬ması,
III. kanda karbondioksit miktarının artması
durumlarının, ortaya çıkışlarına göre sıra¬lanışı aşağıdakilerden hangisidir?
A) I , II , III
B) II , I , III
C) II , III , I
D) III , I , II
E) III , II , I

Ç8: Koşmaya başlayan bir insanda metabolizma hızlanır.
Metabolizmanın hızlanması ATP üre¬tilmesinin artmasına bağlıdır.
ATP üretimi hücre solunumuyla sağlanır.
Hücre solunumu sonucunda ise, dokulardaki CO2 miktarı artacaktır.
Bu CO2 önce doku sıvı¬sına, oradan da kan kılcallarına geçer.
Kan yo¬luyla solunum merkezine taşınır.
Böylece sol¬unum merkezleri uyarılır.
Soluk alıp verme hızı artarak hem fazla CO2 uzaklaştırılmış, hem de vücuda gerekli O2 alınmış olur.
Cevap C



S9: Belirli bir bölgedeki orman örtüsü kısa süre içinde tamamen yok olmuştur.
Bu yok oluştan sonra, bu bölgede aşağı¬dakilerden hangisinin azalması beklen¬mez?
A) Birincil tüketici sayısının
B) İkincil tüketici sayısının
C) Birim zamanda, birim alandan aşınan top¬rak miktarının
D) Üretilen serbest oksijen miktarının
E) Toprakta tutulan su miktarının

Ç9: Orman örtüsünün yok olması, besin üretimi¬nin durmasına veya çok azalmasına neden olur.
Bu durumda üreticileri yiyen birincil tü¬keticilerin ve bu tüketicilerle beslenen ikincil tüketicilerin sayıları azalacaktır.
Orman örtüsünü oluşturan bitkiler fotosen¬tezle besin ve oksijen üretirler.
Onların yok ol¬ması üretilen serbest oksijenin oranını da azaltır.
Bitkiler ihtiyacı olan suyu kökleriyle topraktan aldıklarından, bitki örtüsünün azal¬ması toprağın su tutma kapasitesini azaltır.
Günümüzün büyük sorunlarından olan eroz¬yon (toprak kaybı) bitki sayısı artırılarak en¬gellenmeye çalışılmaktadır.
Çünkü bitkiler top¬rağın erozyonla aşınmasını engellemekte¬dirler.
Orman örtüsünün yok olması ise eroz¬yonla toprak kaybını artırıcı etki yapacaktır.
Cevap C



S10: Bir bireye belirli bir hastalığa karşı direnç ka¬zandırmak için, iki ayrı zamanda aşı yapılarak bu hastalıkla ilgili antijen verilmiştir.
Aşağıdaki grafik, bu bireyin kanında bulunap antikor miktarının, antijenin ^1. ve 2. kez uy¬gulanmasına bağlı olarak değişimini göster¬mektedir.
Bu grafiğe dayanarak aşağıdaki yargıların¬dan hangisine varılamaz?
A) Antijenin 2. kez uygulanmasında vücuda verilen antijen miktarı daha fazladır.
B) Vücudun, uygulanan antijeni tanıması için belirli bir sürenin geçmesi gerekir.
C) Antijenin 1. kez uygulanmasından sonra oluşan antikor miktarı, belirli bir süreden sonra azalmaya başlar.
D) Antikor oluşumu, antijenin 2. kez uygulan¬masında, 1. kez uygulanmasındakine göre daha kısa süre sonra gerçekleşir.
E) Antijenin 2. kez uygulanmasıyla kazanılan direnç, 1. kez uygulanmasıyla kazanılandan daha güçlü ve daha kalıcıdır.

Ç10: Vücudun sonradan bağışıklık kazanması has¬talığı geçirmekle veya aşıyla (zayıflatılmış mik¬robun vücuda verilmesiyle) sağlanır.
İki yolda da mikrop vücuda girdikten sonra, vücudun zararlıyı tanınması için bir süre gereklidir (B).
Bu sürenin sonunda vücut düşmanını tanır ve ona karşı antikor üretir. Üretilen antikor, anti¬jeni yok eder.
Zararlı yok edildikten sonra kan¬daki antikor miktarı azalır (C).
Artık vücut düşmanını tanıdığı için ikinci kez antijen uy¬gulandığında antikor üretimi daha kısa sü¬rede ve hızlı bir şekilde gerçekleşir (D).
Antijenin ikinci kez uygulanması durumunda kanda daha çok antikor üretilmiş ve vücutta I. uygulamaya göre daha çok antikor kalmıştır.
Bu durumda 2. uygulamada daha kalıcı ve güç¬lü bir bağışıklığın kazanıldığı söylenebilir (E).
İki uygulamada da verilen antijen miktarları hakkında grafiğe bakılarak herhangi bir yo¬rum yapılamaz (Aşıların yaklaşık aynı miktar¬da antijen içerdiği kabul edilebilir.)
Cevap A



S11: Bir ekosistemdeki bir populasyonun,
I. kullandığı besin miktarının ortamda art¬ması,
II. kullandığı besin çeşidinin ortamda azal¬ması,
III. rekabete girdiği türlerin ortamda azalması
etkenlerinden hangileri, ekosistemin bu populasyonla ilgili taşıma kapasitesini artırır?
A) Yalnız I
B) Yalnız III
C) I ve II
D) I ve III
E) I, II ve III

Ç11: Populasyonun taşıma kapasitesi birim zaman¬da (bir döngü sürecinde) bulundurabileceği en fazla birey sayısıyla belirlenir.
Bu kapasite populasyonu etkileyen iç ve dış faktörlerin olumlu etkileriyle artıp, olumsuz etkileriyle azalabilir.
Örneğin yaşanılan ortamdaki besin miktarının artması bu kapasiteyi artırırken, besin miktarındaki azalma daha az bireyin yaşamasına neden olacağından kapasiteyi azaltır.
Her canlı türü farklı kaynaklar yönüyle diğer canlılarla rekabet halinde olabilir.
Aynı kaynak yönüyle rekabet ortamdaki birey sayısı azalta¬bilir.
Rekabetin ortadan kalkması veya azal¬ması ise birey sayısının artmasına neden olur.
Cevap D



S12: Aşağıdaki grafik; bir ekosistemde buluttan bir bitki populasyonundaki bireylerin boy uzun¬luğuyla ilgili dağılımını göstermektedir.
Belirli bir süre sonra, bu populasyonda boyu 5,cm nin altında ve boyu 15 cm nin üzerinde olan bireyler, ekosistem koşullarına bağlı ola¬rak ayıklanmıştır.
Boy uzunluğu kalıtsal olarak saptanan bir özellik olduğuna göre, bu bitki türünün gen havuzunda meydana gelen bu değiş¬me, boy uzunluğuyla ilgili olarak bu türde,
I. kalıtsal farklılıkların azalması,
II. uyum yeteneğinin zayıflaması,
III. evrimleşmenin yavaşlaması
durumlarından hangilerinin gerçekleşme¬sine neden olabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III

Ç12: Grafik incelendiğinde, boy uzunluğuna göre çok farklı bitkilerin bulunduğu görülebilir.
Ekosistemin koşulları bu gruplardan bazılarını yok etmiştir.
Buna göre populasyondaki kalıt¬sal çeşitlilikte azalmıştır denebilir.
Evrimin temel mekanizması, türü oluşturan bireyler arasındaki kalıtsal çeşitliliğe dayanır.
Değişen çevre şartlarının bu kalıtsal çeşitlilik¬te uygun bireylerin değişimine, uygun olma-yanlarınsa elenmesine neden olur. (Doğal ge¬lişim).
Bu durumda kalıtsal çeşitliliğin azalma¬sı, evrimleşmenin de yavaşlamasına neden olacaktır.
Ekosistemi oluşturan bireylerden iki grubun azalması, populasyonu etkileyen bütün fak¬törlerin üçüncü gruba daha çok etkilemesine neden olur.
Bu da populasyonun uyum yete¬neğini azaltır.
Cevap E

2001 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

2001 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

S1: Doğada, bir besin ve enerji piramidinde bulunan canlılar arasındaki etkileşimle ilgili olarak, aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Üst basamağa doğru gidildikçe toplam birey sayısı azalır.
B) Bir basamaktaki canlıların tükettikleri enerji toplamı, bir üst basamaktakinden daha fazladır.
C) Bir basamaktaki türün birey sayısındaki artış, sadece alt basamaktaki enerji kaynağını etkiler.
D) Alt basamak bireylerinde depo edilen toplam enerji miktarı daha fazladır.
E) Enerji bir üst basamağa sadece besin yoluyla geçer.

Ç1: Doğal bir ekosistemde bulunan besin ve enerji piramidi aşağıdaki şekilde gösterilebilir.
Böyle bir besin piramidinde üreticiden III. tüketiciye doğru ilerledikçe, kullanılabilir enerji miktarı ve biyokütle (toplam canlı ağırlığı) azalır.
Her kademedeki canlı, bir üst basamağa beslenme yoluyla enerji aktarımı yapar.
Bu nedenle besin pi­ramidinin her hangi bir katındaki azalma veya art­ma bütün katları etkiler.
Cevap C



S2: Bitkilerin epidermisörtüsünde bulunan stomaların (gözenek) açık ve kapalı şekli aşağıda verilmiştir.
Kilit hücrelerinde, su alma ya da vermeyle ilgili aşağıdaki olaylardan hangisi, stomanın kapanmasını başlatır?
A) Kilit hücrelerinde turgor basıncının artması
B) Kilit hücrelerinde glikoz miktarının artması
C) Şişen kilit hücrelerinde ince çeperler yönünde kavisin artması
D) Kilit hücrelerinde nişasta miktarının artması
E) Kilit hücrelerindeki su miktarının artması

Ç2: Stomayı oluşturan kilit hücrelerinin açılıp - kapanma mekanizmasını sağlayan olaylar aşağıdaki sıraya göre gerçekleşir.
● Gündüz ışığın etkisiyle bekçi hücrelerinde foto­sentezle üretilen glikoz miktarı artar.
● Artan glikozun etkisiyle bekçi (kilit) hücrelerinin osmotik basıncı artar ve komşu epidermis hüc­relerinden ve doku sıvısından su girişi başlar.
● Bekçi hücrelerine giren su, turgor basıncını artı­rır. Bu basıncın etkisiyle stoma açılır.
● Fotosentezin yapılmadığı zamanlarda, kilit hücrelerindeki glikoz nişastaya çevrilir. Bu durumda kilit hücreleri su kaybede turgor basıncı düşece­ği için stoma kapanır.
Cevap D



S3: Yeşil bir bitkinin yaprağından sabah erken bir saatte, şekildeki gibi belirli çapta dairesel bir kesi alınarak kurutulmuş ve tartılmıştır. Yaprağın geriye kalan kısmı akşama kadar bırakılmış ve fotosenteze devam etmesi sağlanmıştır. Kalan kısımdan, akşam saatinde, aynı çapta dairesel bir kesi alınıp kurutulmuş, tartılmış ve içindeki bileşikler analiz edilmiştir.
Buna göre, sabah alınan dairesel kesi ile akşam alınan dairesel kesi arasındaki fark, bu yaprak için aşağıdakilerin hangisi hakkında bilgi vermez?
A) Ortama verilen oksijen miktarı
B) Üretilen organik madde miktarı
C) Gün boyunca yitirilen su miktarı
D) Organik maddenin üretiminde kullanılan ATP miktarı
E) Tüketilen karbondioksit miktarı

Ç3: Yapraktan gerek sabah, gerekse akşam alınan kesiler, önce kurutulup sonra tartılmıştır. Kesilere kurutma işlemi uygulandığından içeriklerindeki suyu kaybetmişlerdir. Bu nedenle yitirilen su miktarı ölçü­lemez.
İki kesit arasında fotosenteze bağlı karşılaştırmalar (üretilen 02 ve tüketilen C02 gibi), doğrudan veya dolaylı olarak yapılabilir.
Cevap C



S4: Alttaki grafik, enzim aracılığıyla gerçekleşen bir reaksiyonun hızındaki değişmeyi göstermektedir.
Hücrede gerçekleşen bu reaksiyonun hızı, t, anında aniden sıfıra düşmektedir.
Bu değişmenin nedeni,
I. Substrat (etkilenen madde) miktarı > Enzim miktarı
II. Ortamda bulunan enerji miktarı < href="http://www28.brinkster.com/incilicavus/osssorular/2001soruveyanit.htm##">aktivasyon enerji miktarı
III. Substrat (etkilenen madde) miktarı < Oluşan ürün miktarı
durumlarından hangileri olabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III

Ç4: Grafikte de görüldüğü gibi enzimatik reaksiyon bir­den bire durmuştur.
Bunun olabilmesi için enzimle­rin çalışmasını tamamen durduran etkenler aran­malıdır.
Ortamda yeterli aktivasyon enerjisi yoksa, enzim ol­sa bile reaksiyon aniden duracaktır.
Çünkü reaksi­yonu başlatan asıl faktör aktivasyon enerjisidir.
Substrat miktarı, enzimden fazla olursa reaksiyon sabit hızla devam eder.
Substratın azalması da re­aksiyonu durdurabilir. Ancak birden bire değil kade­meli bir azalma olur.
Cevap B



S5: Aşağıdaki tabloda verilen A, B, C ayıraçlarından biri protein, biri yağ, biri de nişasta ayıracıdır. Bu ayıraçların bulunduğu tüplere, biri bitkisel kaynaklı, biri hayvansal kaynaklı, biri de bu ikisinin karışımı olan özütler eklenmiştir. Bu deneyden tablodaki sonuçlar alınmıştır.

(+) işareti, ayıraç etkisiyle renk değişiminin gerçekleştiğini,
(-) işareti renk değişiminin gerçekleşmediğini göstermektedir.
Buna göre,
I. Birinci özüt hayvansaldır; A, protein ayıra­cıdır.
II. İkinci özüt hayvansaldır; B, nişasta ayıra­cıdır.
III. Birinci özüt bitkiseldir; C, yağ ayıracıdır.
yargılarından hangileri kesinlikle doğrudur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III

Ç5: Bu soruda, bitki ve hayvanlarda ortak olarak bulunmayan maddeler dikkate alınmalıdır.
Protein ve yağlar hem bitki hücrelerin de hem de hayvan hücrelerinde vardır.
Bu nedenle I. ve III. ve­rilenlerin kesin doğru olduğu söylenemez.
Ancak, nişasta sadece bitki hücrelerinde bulunur.
Bu nedenle hayvansal bir hücreye nişasta ayıracı damlatılınca, renk değişimi olmayacaktır.
Cevap B



S6: İnsanlarda kan proteinleri,
I. Kanın pıhtılaşmasında rol oynama
II. Sindirilmiş besin maddelerini taşıma
III. Kan plazmasının osmotik basıncını dengelemede rol oynama
Vücudun bağışıklık tepkisinde rol oynama işlevlerinden hangilerini gerçekleştirir?
A) I ve II
B) II ve III
C) II ve IV
D) I, II ve III
E) I, III ve IV

Ç6: Kanda bulunan proteinlerden albumin ve globulin gibi bazı çeşitler osmotik basıncın ayarlanmasında,
fibrinojen ve protrombin kesilme sonrasında kanın pıhtılaşmasında,
antikorlar ise mikroplara karşı vü­cudun savunulmasında görev yaparlar.
Sindirim ürünleri ise plazmada serbest olarak kan akışıyla taşınırlar.
Bu taşınmada proteinlerin etkisi yoktur.
Cevap E



S7: Vücutta, K vitamini eksikliğine,
I. Sindirim kanalında etkili emilimin olmaması
II. Besin içeriğinde yeterli yağın bulunmaması
III. Bağırsaktaki yararlı mikroorganizmaları öldüren ilaçların uzun süre kullanılması
durumlarından hangileri neden olabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) I, II ve III

Ç7: Vitaminler, yağda eriyenler (A, D, E, K) ve suda eriyenler (B grubu ve C) olarak iki grubu ayrılır.
A, D, E ve K vitaminlerinden yeterli emilimin olabilmesi için, günlük alınan besin içeriğinde yeterli yağın bulunması gerekir.
Kalın bağırsakta yaşayan bazı bakteriler, B ve K vitaminlerini üreterek insana verirler.
Bu organizmaların ölmesi vücuda alınan K vitaminin azalmasına neden olacaktır.
Cevap E



S8: Karada yaşayan bir memeli hayvandaki proteinlerin yadımlama (yıkım) sürecinde; sırasıyla oluşan amino asit, amonyak ve üre molekülü miktarlarının, boşaltım işlemine girmeden önce, zamana göre değişimi aşağıdaki grafiklerde gösterilmiştir.

Buna göre, proteinlerin yadımlama (yıkım) sürecinde oluşan amino asit, amonyak ve üre molekülü miktarlarını gösteren grafiklerin numaraları aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir?

Amino asit Amonyak Üre Miktarı
A) I II III
B) I III II
C) II I III
D) III II I
E) III I II

Ç8: Proteinlerin yıkım sürecinde, ilk önce proteinler amino asitlere yıkılır.
Amino asitler solunumda enerji kaynağı olarak kullanılınca, amonyak açığa çıkar.
Bu süreçte kanda bir miktar artan amonyak, karaciğerde üreye çevrilir.
Bu olaylar sonucunda, amino asitler tamamen har­canır, NH3 bir süre artar sonra azalır, üre ise atıla­na kadar (böbreklere taşınana kadar) artar.
Cevap E



S9: Sağlıklı bir insanda, farklı organ ve sistemler doğumdan erginliğe kadar farklı hızlarda gelişir.
Buna göre, üreme sisteminin doğumdan sonraki normal gelişimini gösteren eğri aşağıdakilerden hangisi olabilir?


Ç9: İnsanda üreme sisteminin gelişimi ergenlik dönemi­ne kadar fazla artış göstermez.
Ergenlik dönemine (12 - 14 yaş arası) gelindiğinde hem dişi hem de erkek bireylerde cinsiyet hormon­larının etkisiyle hızlı bir gelişme başlar.
Kızlarda dişeye ait, erkeklerde ise kendilerine ait cinsiyet karakterleri belirginleşir.
Böylece üreme sis­teminin gelişimi 20-22 yaşına kadar tamamlanır.
Doğumda (0 yaşında) birincil cinsiyet karakterleri be­lirginleşmiş olduğundan grafik sıfırdan başlayamaz.
Cevap D



S10: Enzimlerin aktif oldukları pH aralıktan birbirlerinden farklıdır.
İnsanda, midede salgılanan pepsin enzimi İle onikiparmak bağırsağına boşaltılan tripsin enziminin aktif oldukları pH değer­leri aşağıdaki grafiklerin hangisinde doğru olarak verilmiştir? (— : pepsin ; — : tripsin)


Ç10: Her enzim belli bir pH aralığında çalışır. İnsanda ağız nötr, mide asit (pH = 2) bağırsaklar ise bazik (PH = 8 -10)pH ye sahiptir.
Bu nedenle midede çalışan bir enzim pH = 2 - 3 de­ğerinde, ince bağırsakta çatışan bir enzim ise pH = 8 - 9 değerinde en İyi aktivite gösterirler.
Cevap A



S11: X kromozomunda taşınan çekinik bir özelliğin kalıtım şeması aşağıdaki soyağacında veril­miştir.

K, L, M bireylerinin 1, 2, 3 numarayla gös­terilen bireylerle yapacakları evliliklerinden olacak çocuklarda, bu özellikle ilgili,
I. K nin evliliğinden doğacak kız çocukların hiçbirinde bu özellik görülmez.
II. L nin evliliğinden doğacak erkek çocuk­ların hepsinde bu özellik görülür.
III. L nin evliliğinden doğacak kız çocukların hepsi bu özellik yönünden taşıyıcıdır.
IV. M nin evliliğinden doğacak erkek çocukların hiçbirinde bu özellik görülmez.
yorumlarından hangilerinin doğruluğu kesin değildir?
A) Yalnız II
B) Yalnız IV
C) I ve II
D) I ve III
E) III ve IV

Ç11: İnsanlarda, dişiler 44 + XX, erkekler ise 44 + XY kromozom formülüne sahiptirler.
Buna göre, erkek çocuktaki X kromozomu annesin­den gelirken, Y kromozomu ise babasından gelir.
Kız çocuklarda ise iki X kromozomundan biri anne­den diğeri ise babadan gelir.
Buna göre, öncülleri tek tek inceleyelim.
I. K erkeği (XRY) kromozom yapısındadır.
Hasta­lık yönüyle çekinik gen taşımadığından, anne hasta bile olsa hiçbir kız çocuk hasta olamaz.
Çünkü babadan hep sağlam XR kromozomunu alacaktır.
II. L dişisi (XrXr) kromozom yapısındadır.
Bu anne­den doğacak erkek çocuklar X kromozomlarını annelerinden alacaklarından hepsi hasta (XrY) olacaktır.
III. L'nin kocası, XRY kromozom yapısındadır.
Bu ailenin kız çocukları annesinden Xr kromozomu­nu, babasından ise XR kromozomunu alacaktır.
Bu nedenle hepsi XRXr, yani taşıyıcı olacaktır.
IV. M'nin kromozom yapısı XRXr şeklindedir.
Çün­kü babası XRY kromozom yapısına sahiptir.
Bu nedenle M'nin erkek çocukları % 50 ihtimalle renk körü olacaktır.
Cevap B



S12: Evrimleşmeyi sağlayan aşağıdaki mekanizmalardan hangisi, yapay seçilim (ıslah) çalışmalarının temel koşuludur?
A) Populasyondaki kalıtsal çeşitlilik
B) Eşeysel üremedeki çeşitlenme
C) Çevre koşullarındaki değişme
D) Yeni mutasyonlar
E) Eşeysel seçilim

Ç12: Evrim teorilerine göre, bir populasyon içinde bulu­nan bireylerdeki kalıtsal çeşitlilik evrimin asıl ham­maddesidir.
Çevre koşullarındaki değişmeler, mutasyonlar ve eşeysel seçilim bu kalıtsal çeşitlilik sayesinde türle­rin farklılaşmasına neden olur.
Darwin'in doğal seçilim hipotezine göre, kalıtsal ya­pısı farklı olan bireyler, değişen şartlara uyarken gi­derek değişecek ve yeni türlerin oluşmasına neden olacaktır.
Cevap A

2000 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

2000 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

S1: Bir geni oluşturan DNA molekülünün fosfat sayısının saptanmasıyla, gende bulunan,
I. Organik baz sayısı
II. Nükleotit çeşitlerinin sayısı
III. Nükleotit sayısı
IV. Deoksiriboz molekül sayısı
bilgilerinden hangilerine erişilebilir?
A) Yalnız II
B) Yalnız IV
C) I ve II
D) I, II ve III
E) I, III ve IV

Ç1: Nükleik asitlerin (DNA ve RNA) yapı birimi nükleotidlerdir.
Her nükleotidin yapısında fosfat, organik baz ve beş karbonlu şeker moleküllerinden birer adet bulunur.
Buna göre, bir DNA nin fosfat sayısı saptanmış ise, moleküldeki şeker, organik baz ve toplam nükleotit sayısı da saptanmış demektir.
DNA da yer alan nükleotidin çeşidini organik bazla­rın çeşidi belirler. Bu bazlar dört çeşit olup, fosfat sayısının bilinmesiyle anlaşılamaz.
Cevap E



S2: Bir populasyonun birey sayısı, aşağıdaki büyüme eğrisinde görüldüğü gibi, I. zaman aralığında artmış, II. zaman aralığında ise azalmıştır.

Aşağıdakilerin hangisinde verilenler, birey sayısında iki zaman aralığında görülen bu değişmeleri doğrudan sağlayabilecek nedenler arasındadır?

I. zaman aralığında II. zaman aralığında
A) Avcı hayvan sayısının artması Populasyon dışına göçün azalması
B) Populasyon dışına göçün artması Avcı hayvan sayısının azalması
C) Doğum oranının art­ması Besin miktarının azalması
D) Avcı hayvan sayısının artması Hastalıkların azalması
E) Hastalıkların artması Besin rekabetinin azalması

Ç2: Populasyonlarda birey sayısının artış göstermesi doğumlar ve iç göçlerle sağlanır.
Birey sayısının azalması ise ölümler ve dış göçlerle gerçekleşir.
Sorudaki grafiğin I. evresi populasyonun büyüdüğü­nü, II evresi ise küçüldüğünü gösterir.
I. evre için A, B, D ve E seçeneklerinde verilenlerin hiçbiri birey artışını sağlamaz.
Aynı şekilde, II. evre için birey azalmasını sağlayan tek durum C seçeneğinde verilmiştir.
Cevap C

S3: Bir ailede anne, A özelliği bakımından baskın fenotiptedir ve bu özelliğin çekinik genini de taşımaktadır (heterozigot).
Babanın genotipi aşağıdakilerin hangisindeki gibi olursa, çocukların fenotipinde bu çekinik özellik kesinlikle görülmez?
A) AA
B) Aa
C) aa
D) xAy
E) xay

Ç3: Soruda verildiğine göre, annenin genotipi "Aa" şek­lindedir.
Bu anneden çekinik fenotipte çocuğun oluşabilmesi için babanın çekinik geni bulundurması gerekir.
Bu­na göre B ve C seçenekleri bu durumu sağlar.
Eğer bu karakter X kromozomu üzerinde taşınıyor ise, D ve E seçeneklerindeki babalardan da çekinik' çocuk oluşabilir.
Ancak AA genotipi bir baba çekinik gen taşımadığı için, çekinik fenotipte bir çocuk meydana getiremez.
Cevap A



S4: Memeli bir hayvanın düşmanından kaçabilmesi için hormon bezleri, kas sistemi, sinir sistemi, duyu organları aşağıdakilerin hangisinde verilen sırayla etkinlik gösterir?
A) Duyu organları - kas sistemi - hormon bezleri -sinir sistemi
B) Kas sistemi - sinir sistemi - duyu organları -hormon bezleri
C) Duyu organları - sinir sistemi - hormon bezleri -kas sistemi
D) Sinir sistemi - duyu organları - kas sistemi -hormon bezleri
E) Duyu organları - kas sistemi - sinir sistemi -hormon bezleri

Ç4: Bir memeli hayvanın, veya benzer özelliklere sahip olduğu için insanın, düşmanın kaçabilmesi için ilk olarak onu algılaması (görmesi, dokunması, işitme­si, koklaması, vs.) gerekir. Bu ise duyu organlarıyla sağlanır.
Duyu organlarının algıladığı etken, merkezi sinir sistemince değerlendirilerek gerekli organlar uyarı­lır. Bu uyarı, doğrudan çizgili kaslara yapılabileceği gibi, önce endokrin bezlere, sonra da çizgili veya düz kaslara yapılabilir.
Cevap C



S5: Şekil -1 deki genç bitki fidesi, ışığın sadece belirli bir yönden gelmesini sağlayan ve yerçekimi kuvvetinin yönünü değiştiren bir düzeneğe konarak büyümeye bırakıldığında, şekil-II deki yönelmeyi göstermiştir.

Bu yönelmeyi sağlayan düzenekteki ışığın geliş yönü ve yerçekimi kuvveti yönü aşağıdakilerin hangisinde gösterildiği gibidir?
(Işığın gövdeye, yerçekimi kuvvetinin köke pozitif yönelme sağladığı kabul edilecektir.)


Ç5: Bitkilerde kök ve gövde birbirlerine zıt yönlere doğ­ru yönelirler.
Karanlık ortamda, gövde yerçekiminin aksi yöne yönelirken, ışıklı ortamda ışık kaynağına doğru yönelir.
Kök, hem karanlıkta hem de aydınlık­ta yerçekimine doğru yönelir.
Normal durumdaki (Şekil -1) bir bitkinin konumu de­ğiştirildiğinde Şekil - II deki yönelimler görüldüğüne göre, yerçekimi kökün uç tarafından, ışık ise gövde­nin uç tarafından etki yapmaktadır.

Işık faktörü için B ve D seçenekleri, yerçekimi için B ve C seçenekleri uygun olduğuna göre, her ikisini de doğru gösteren B seçeneğidir.
Cevap B



S6: Normal gelişme koşullarında bir bitkiye, çiçek tomurcukları açmadan önce, işaretli karbon taşıyan CO2 verilmiştir. Bitki izlendiğinde, daha sonra oluşan tohumun besin deposunda işaretli karbon taşıyan yağ molekülü bulunmuştur.
Tohumda bu birikime ulaşılıncaya kadar bitkide gerçekleşen,
I. Tohuma glikozun ulaşması
II. Yumurtanın döllenmesi
III. Tohumda gliserolün özümlenmesi
IV. Çiçek tozlarının olgunlaşması
olaylarının ortaya çıkış sırası aşağıdakilerin hangisidir?

A) II – I - III - IV
B) II – IV – III - I
C) III – I – IV – II
D) IV - II - I – III
E) IV - II - III - I

Ç6: Bitkiye CO2 halinde verilen işaretli karbonun tohum­daki yağ molekülüne geçebilmesi için, üreme olay­ları sıraya dizilmelidir.
Buna göre, önce polen (çiçek tozu) oluşmalı, sonra döllenme sağlanmalı ve tohuma gelen glikozun gliserol moleküllerine dönüşmesi gerekir.
Cevap D



S7: Memelilerde, atar damarları toplar damarlara bağlayan kılcal damarlar boyunca, kan basıncı azalmayıp sabit kalsaydı,
I. Çözünen maddelerin kılcal damardan doku sıvısına daha kolay geçmesi
II. Metabolizma atıklarının kılcal damarlara daha kolay geçmesi
III. Doku sıvısının kılcal damarlara daha kolay geçmesi
IV. Doku sıvısı miktarının azalması
durumlarından hangilerinin gerçekleşmesi beklenirdi?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) III ve IV
E) II, III ve IV

Ç7: Bütün omurgalılarda dokular ile kan arasında mad­de alış verişi kılcal damarlarla sağlanır.

Kılcal damarların başlangıç kısmında kan basıncı yüksektir.
Bunun için kanda bulunan besinler ve ok­sijen doku sıvısına geçer.
Kan basıncı toplar damar kılcalına doğru giderek azalır ve damardan dokuya madde geçişi durur.
Kılcal damarın, toplar damar ucunda ise osmotik basınç kan basıncından yüksektir.
Bunun için doku sıvısında birikmiş bulunan artıklar ve CO2 damara geçer. Kan basıncı giderek azalmayıp sabit kalsay­dı, osmotik basınç kan basıncından yüksek hale gelemezdi.
Bundan dolayı artıklar ve CO2 kana geçemez ve doku sıvısı artardı. Ayrıca, kan basıncının kılcal bo­yunca aynı (yüksek) kalması kandan dokuya daha fazla madde geçmesine neden olurdu...
Cevap A



S8: Aşağıdaki şemada, oksijenli solunumda gerçekleşen olaylardan biri olan, mitokondrilerde elektronların aktarılması gösterilmiştir.

B) Elektron tutucuları arasındaki elektron aktarım­larında kaybedilen elektron enerjisi ATP de de­polanır.
C) Elektronların kaynağı, Krebs devrinde, besin maddesinden ayrılan hidrojenlerdir.
D) Oksijen, en düşük enerjili elektronları alarak in­dirgenir.
E) Bu olay gerçekleşirken besin ve oksijen tüketilir.

Ç8: Elektron taşıma sistemini oluşturan elektron tutucu­lar, yakaladıkları elektronları bir sonrakine aktara­rak yükseltgenirler.
Böylece yeni bir elektron alabi­lecek konuma gelirler.
Son elektron alıcısı oksijen olup, H+ iyonları ile birleşerek nötrleşir ve H2O yu oluşturur.
Bunun için A seçeneği yanlıştır. Olayın bütünü düşünülürse, besin ve oksijen harcanır.
Cevap A



S9: Aşağıdaki şemada, normal bir insanın böbreğindeki bir nefron ve bu nefronun özellikleriyle ilgili bazı bilgiler verilmiştir.

Buna göre, I, II, III, IV ve V numaralı damarlarla ilgili aşağıdaki karşılaştırmalardan hangisi yanlıştır?

A) I. damarın taşıdığı çözünen madde miktarı, III. damarın taşıdığı çözünen madde miktarından fazladır.
B) I. damarın kan basıncı, V. damarın kan basın­cından fazladır.
C) II. damarda kaybedilen su miktarı, IV. damarda geri emilen su miktarından fazladır.
D) V. damarın taşıdığı boşaltım madde miktarı, I. damarın taşıdığı boşaltım madde miktarından fazladır.
E) V. damarın taşıdığı su miktarı, III. damarın ta­şıdığı su miktarından fazladır.


Ç9: İnsanın boşaltım sistemini özetleyen kapsamlı bir sorudur.
Böbreğin temel görevi bilinirse cevaba ko­layca ulaşılabilir.
İnsan böbreğin en önemli görevi, kanı süzerek kan­daki tuzları, azotlu artıkları, suyu ve bazı iyonları id­rar halinde atmaktır.
Buna göre, böbreğe (nefrona) giren damarda (I), süzülme olduktan sonraki damara (III) göre daha fazla madde vardır.
Atardamarın kan basıncı her zaman toplar damar­dan yüksektir. Süzülen suyun çoğu (%90) kana geri emilir.
Böbreği terk eden damarda (V), böbreğe giren (I) damara göre fazla artık madde bulunması böbreğin görevine zıttır. Bunun için yanlıştır.
Cevap D



S10: Bir araştırmacı, insanda, karaciğere giren ve çıkan damarlardaki kanın glikoz yoğunluğunu, yemekten hemen önce ve bol karbonhidratlı yemekten bir süre sonra ölçmüş ve aşağıdaki bulguları saptamıştır:
Yemekten hemen önce yapılan ölçüm
Karaciğere giren damardaki kanda glikoz yoğunluğu < Karaciğerden çıkan damardaki kanda glikoz yoğunluğu .
Yemekten bir süre sonra yapılan ölçüm
Karaciğere giren damardaki kanda glikoz yoğunluğu > Karaciğerden çıkan damardaki kanda glikoz yoğunluğu
Bu bulgular, karaciğerin,
I. Fazla glikozu depolama
II. Glikojenden glikoz oluşturma
III. Gerektiğinde, kandaki glikoz miktarını yükseltme
işlevlerinden hangilerine doğrudan kanıt sağlar?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I ve III

Ç10: Sorunun seçeneklerinde "I, II ve III" şeklinde bir ce­vabın bulunmaması çözümü kolaylaştırmaktadır.
Çünkü, insan karaciğerinin fazla glikozu glikojen halinde depoladığı yaygın olarak bilinmektedir.
An­cak bu bilgiye sorunun öncülleri kullanılarak ulaşıla­maz.
Yemekten önce kan şekerinin artması karaciğerden kana glikoz verildiğini, yemekten sonra ise kan şe­kerinin karaciğer tarafından azaltılması onun glikoz depoladığını gösterir.
Cevap E



S11: Embriyonal gelişmeleri için uygun çevre sıcaklı­ğı 20-30 °C olan bir çekirge populasyonunda, sıcaklık ile gen ve enzim kontrolünde olan türe özgü beneklenme arasındaki ilişki araştırılmış ve aşağıdaki veriler elde edilmiştir:
I. Türe özgü normal benekli ergin bireylerin yumurtalarından, 15 °C sıcaklıkta ergine kadar gelişen çekirgelerde türe özgü beneklenme gerçekleşmemiştir.
II. Türe özgü beneklenmenin gerçekleşmediği bu çekirgelerin yumurtaları, 25 °C sıcaklıkta ergine kadar geliştiğinde ise türe özgü normal beneklenme gerçekleşmiştir.
III. Türe özgü normal benekli ergin bireylerin yumurtalarından, 35°C sıcaklıkta ergine kadar gelişen çekirgelerde aşırı beneklenme gerçekleşmiştir. Bu aşırı benekli çekirgelerin yumurtalarından 25°C sıcaklıkta ergine kadar gelişen bireylerde de aşırı beneklenme gerçekleşmiştir.
Bu verilere göre, vücudun beneklenmesiyle ilgili,
I. Normalden düşük sıcaklık, beneklenmeyi kontrol eden gende değişmeye (mutasyona) neden olmuştur.
II. Normalden düşük sıcaklıkta, beneklenmeyle ilgili enzim çalışmamıştır.
III. Normalden yüksek sıcaklık, beneklenmeyi kontrol eden gende değişmeye (mutasyona) neden olmuştur.
yargılarından hangilerine varılabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III

Ç11: Hayvanın beneklenme geni olsa bile, bu özelliğin ortaya çıkması için ortam sıcaklığının 25°C nin üze­rinde olması gerekir.
Beneklenme özelliğinin uygun olmayan şartlarda kaybolmadığı (modifikasyon ol­madığı) ilk açıklamanın ikinci paragrafından anlaşı­lıyor.
Normalden daha yüksek sıcaklıklarda aşırı benek­lenme olmakta, bu durum normal sıcaklıkta gelişen yeni bireylerde devam etmektedir.
Demek ki, yük­sek sıcaklıkta beneklenme geni mutasyona uğra­mış ve aşırı beneklenme geni halinde gelmiştir.
Cevap E



S12: Aşağıdaki durumların hangisinde, vücutta özel savunma (antijen - antikor reaksiyonu) gerçekleşmesi beklenmez?
A) Kan grubu A olan bir insana B grubu kan verilmesi
B) Aynı yumurta ikizleri arasında doku nakli yapılması
C) Penisiline duyarlı bir insana penisilin iğnesi yapılması
D) Yumurtaya karşı alerjisi olan bir insanın yumurta içeren bir besin yemesi
E) Kanı Rh- olan bir annenin I. ve II. hamileliklerinde, bebeklerin kanının Rh+ özelliğinde olması

Ç12: Aynı yumurta ikizleri, bir yumurtanın bir spermle döllenmesiyle oluşurlar.
Çünkü, zigot mitozla bölü­nerek yeni hücreleri oluşturur.
Yeni hücreler mitoz ürünü olduğu için aynı kalıtsal yapıdadırlar.
Bu hücrelerin birbirinden ayrılarak bağımsız olarak gelişmeleri tek (aynı) yumurta ikizlerini oluşturur.
Aynı ikizlerin, kalıtsal özelliklerle ilgili bütün yönleri aynıdır.
Bunun için protein yapılarında fark yoktur ve doku nakilleri çok başarılı olarak yapılabilir.
Fenotipte görülebilecek bazı farklılıklar çevresel etki­lerle oluşmuş olabilir.
Cevap B

1999 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

1999 ÖSS BİYOLOJİ SORU VE ÇÖZÜMLERİ

S1: "Bitkilerde nişastanın yıkımını sağlayan enzimler vardır." hipotezini doğrulamak için düzenlenen deneyde, bitki özütünün, aşağıdaki karışımlardan hangisinin bulunduğu tüpe konulması gerekir?
A) Nişasta ayıracı + Nişasta yıkan enzim
B) Nişasta yıkan enzim + Monosakkarit ayıracı
C) Nişasta + Monosakkarit ayıracı
D) Monosakkarit + Nişasta yıkan enzim
E) Monosakkarit + Monosakkarit ayıracı

Ç1: Bitki hücrelerinde nişastanın yıkımını sağlayan en­zimler vardır.
Çünkü, gündüz fotosentez sonucu üretilen glikozun fazlası nişasta olarak depolanmak­ta,
gece veya fotosentezin yapılmadığı zamanlarda yeniden yıkılarak kullanılmaktadır.
Bunu ispatlamak için, bitkilerden alınan özüt (sıvı), nişasta karışımının bulunduğu tüpe konulur.
Bir sü­re sonra glikozların oluşup oluşmadığını gözlemek için, tüpe glikoz ayıracı eklenir.
Bunun için Benedict çözeltisi veya Fehling çözeltisi kullanılabilir. Sonuçta kırmızı renk oluşuyorsa, glikoz oluşmuş (nişasta sindirime uğramış) denebilir.
Cevap C



S2: Bitkilerde gerçekleşen solunum ve fotosentez olayları dikkate alındığında, aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Bitkiler gündüz O2 üretir.
B) Bitkiler hem gece hem gündüz CO2 üretir.
C) Bitkiler gündüz CO2 kullanır.
D) Bitkiler gündüz O2 kullanmaz.
E) Bitkiler gece özümlemelerinde CO2 kullanmaz.

Ç2: Bitkilerdeki hücresel solunum, tüm canlı hücrelerde gece ve gündüz sürekli olarak gerçekleşir.
Bunun için her zaman oksijen kullanırlar.
Ancak bu oksijen geceleri dışarıdan alınırken, gündüzleri fotosentez ürünü olarak kloroplasttan karşılanır.
Geceleri fotosentez yapılmadığı için oksijen üretil­mez, bunun için dışarıdan alınır.
CO2 kullanımı da olmaz, aksine dışarı verilir.
Gündüzleri fotosentez gerçekleştirildiğinden O2 üre­tilir ve bunun fazlası dışarı verilir.
Aynı zamanda CO2 üretilir, ama fotosentezde kullanıldığı için dışa­rı verilmez. Hatta bir miktar CO2 dışarıdan alınır.
Cevap D



S3: Fotosentez hızını etkileyen bir etken fotosentez için en yüksek değerin üzerine çıktığında ya da fotosentez için en düşük değerin altına düştüğünde fotosentez süreci durur. Bu etken, fotosentez için en uygun değerde olduğunda, fotosentez sürecinin hızı en yüksektir.
Aşağıdaki grafiklerde, bitkilerde fotosentez hızını etkileyen ışık şiddeti ve sıcaklığın bu değerleri, numaralarla gösterilmiştir.
Buna göre, aşağıdakilerin hangisinde verilen değişme yönlerinin her ikisi de fotosentez hızının artmasına neden olur?
(Işık şiddeti ve sıcaklığın, fotosentez hızına etkileri­nin birbiriyle ilişkisi olmadığı varsayılacaktır.)

Işık şiddetindeki Sıcaklıktaki
değişme yönü değişme yönü
A) 4 ten 5 e 1 den 2 ye
B) 1 den 2 ye 2 den 3 e
C) 2 den 3 e 3 ten 2 yeD) 5 ten 6 ya 4 ten 5 eE) 3 ten 2 ye 5 ten 6 ya

Ç3: Fotosentez hızının artması ve en yüksek değere ulaşması, hem sıcaklığın hem de ışık şiddetinin en uygun değere doğru değişmesiyle sağlanır.
Işık şiddeti, 1 den 2 ye, 3 den 2 ye, 4 den 5 e, 6 dan 5 e doğru değişirse fotosentez hızı artar.
Sıcaklık için de aynı değişmeler fotosentez hızını artırır.
Seçeneklerde hem ışık şiddetinin, hem de sıcaklığın belirtilen şekilde değiştiğini gösteren sadece A dır.
Diğer seçeneklerde, faktörlerden birisi uygun olsa bile, diğeri uygun değildir.
Cevap A



S4: Biri ışık geçiren, diğeri ışık geçirmeyen iki ayrı şişeye, aynı miktarda deniz suyu ve şişelerin her birine bitkisel özellikli bir tür planktondan eşit sayıda birey konulmuştur.
Şişelerin ağzı kapatılmış ve şişeler ışıklı bir ortamda, normal şartlar altında, planktonun birkaç döl verebilmesine yeterli olan bir süre tutulmuştur.
Bu sürenin sonunda, iki şişe arasında,
I. Planktonların birey sayısı
II. Glikoz miktarı
III. Deniz suyundaki O2 miktarı
IV. Deniz suyundaki CO2 miktarı
niceliklerinden hangileri bakımından fark olması beklenir?
A) Yalnız I ve II
B) Yalnız II ve IV
C) Yalnız I, II ve III
D) Yalnız I, III ve IV
E) I, II, III ve IV

Ç4: Soruda belirtilen düzenek aşağıda gösterilmiştir.
Bu düzenekler ışıklı bir ortamda bir süre bekletilirse, ışığın geçtiği şişede fotosentez olacak ve ortama O2 verilecek, ortamdan ise CO2 alınacaktır.
Hücrelerin sitoplazmalarındaki glikoz miktarı ise ar­tacaktır.
Sonuçta birey sayısı da hızlı biçimde artar.
Işığın geçmediği şişede fotosentez olmaz.
Sade­ce oksijenli solunum devam ettiğinden, dışarıdan O2,alınır ve dışarıya CO2 verilir.
Hücrelerdeki glikoz miktarı azalır.
Birey sayısı artsa bile, diğer düze­nekteki kadar hızlı artmaz.
Eğer bekletme süresi uzarsa besinsiz kalan hücreler ölmeye de başlarlar.
Buna göre, verilen öncüllerin hepsi iki şişe için farklı değerlerde olur.
Cevap E



S5: Hücrelerde gerçekleşen,
I. Bir molekül glikojenin CO2 ve H2O ya yıkımı
II. Bir molekül ATP nin ADP ye yıkımı
III. Bir molekül glikozun etil alkol ve CO2 ye yıkımı
IV. Bir molekül glikozun CO2 ve H2O ya yıkımı
olayları, aşağıdakilerin hangisinde, en az enerji üretilenden en çok enerji üretilene doğru sıra­lanmıştır?

A) I – III –IV – II
B) I – IV – II – III
C) II – III – IV – I
D) III – I – II – IV
E) IV – II – III - I

Ç5: Enerji üretimiyle ilgili dört olayı ayrı ayrı irdeleyelim.
I. olayda oksijenli solunum olup, glikojendeki gli­koz sayısı x 38 ATP lik enerji kazanılır.
II. olay ise sadece 1 ATP nin sentezidir.
III. olay bir fermantasyon olup, net 2 ATP lik enerji kazanılır.
IV. olay oksijenli solunum olup, net 38 ATP lik enerji kazanılır.
Buna göre, enerjinin en az üretildiği olay II ve enerji­nin en çok üretildiği olay I dir.
Cevap C



S6: DNA molekülünün yapısal özelliklerinden bazıları şunlardır:
I. Dört farklı nüktleotiti farklı miktarlarda bulundurması
II. Nükleotitlerinin zincirdeki konumlarının farklı olması
III. Nükleotitlerinin oluşturduğu zincirin uzunluğu
IV. Nükleotitlerinin çift sarmal biçiminde konumlanması
V. Nükleotitlerindeki bazların birbirlerine hidrojenle bağlanması
Bu özelliklerden hangileri, genlerin birbirlerinden farklı olmasını sağlar?
A) I ve II
B) III ve IV
C) IV ve V
D) I, II ve III
E) III, IV ve V

Ç6: DNA moleküllerinden oluşan genlerin farklı olması şu faktörlerle sağlanır.
- DNA nın uzunluğu (toplam nükleotid sayısı)
- DNA daki nükleotid oranları
- Nükleotidlerin diziliş sırası
Sorunun öncüllerinden I, II ve III bunları ifade etmek­tedir.
IV. ve V. öncüller tüm DNA ve gen çeşitleri için ge­çerlidir ve farklılık nedeni değildir.
Cevap D


S7: İnsanın normal gelişme ve çoğalma evrelerinde,
I. Zigotun bölünmeye başlaması
II. Yumurta hücresinin oluşumu
III. Sperm hücresinin oluşumu
IV. Gastrula (üç tabakalı embriyo) oluşumu
V. Blastula (içi sıvı dolu top görünümlü embriyo) oluşumu
olaylarından hangilerinde mayoz bölünme gerçekleşir?
A) I ve II
B) II ve III
C) IV ve V
D) I, II ve III
E) I, IV ve V

Ç7: İnsanda, mayoz bölünme, gelişmesini tamamlamış (ergenlik çağına gelmiş) bireylerin üreme organla­rında (testis ve ovaryumlarında) gerçekleşir.
Bunun sonucunda üreme hücreleri (gametler) olan sperm ve yumurta meydana gelir.
Zigot isimli tek ve ilk hücrenin mitoz bölünmeler ge­çirerek embriyoyu, sonra bebeği, sonra çocuğu oluşturması hep mitoz bölünmelerle sağlanır.
Cevap B


S8: Aşağıdaki soyağacında, bir özelliği fenotipinde gösteren bireyler siyah renkle gösterilmiştir.
Soyağacındaki bilgilere göre, bu özelliğin kalı­tımı;
I. X kromozomunda mutasyonla ortaya çıkan baskın bir genle
II. Otozoma! taşınan çekinik bir genle
III. Y kromozomunda mutasyonla ortaya çıkan baskın bir genle
IV. Otozomal taşınan baskın bir genle
V. X kromozomunda çekinik bir genle
taşınma biçimlerinden hangileriyle gerçekleşir?
A) I ve II
B) II ve IV
C) I, II ve V
D) I, III ve IV
E) III, IV ve V

Ç8:
Dişiler iki adet X kromozomu taşımakta olup, bunun birisini annesinden, diğerini babasından alır.
Erkekler bir X, bir Y kromozomu taşımakta olup, X kromozo­munun annesinden, Y kromozomunu babasından alır.
Buna göre,
- 1 numaralı dişide, yumurtalar oluşurken meyda­na gelecek baskın bir mutasyon belirtilen dört bireyin hasta olmasına neden olabilir. Çünkü belirtilen dört bireyin hepsi 1. bireyden X kromo­zomu alır.
- Otozomal demek, X ve Y kromozomu haricindeki kromozom çiftlerinde taşınan karakterler demektir.
Böyle karakterlerin aktarılması, her iki kromozomda da genin bulunmasıyla sağlanır. Dişi ve erkekte or­taya çıkma şansı eşittir.
Soyağacındaki 1, 2 ve 5 numaralı bireyler heterozigot (Aa) olursa, taranan dört birey çekinik olarak oluşabilir.
- Gösterilen karakter, Y kromozomuyla taşınıyor olamaz. Çünkü dişilerde de ortaya çıkmıştır. Oysa dişilerde Y kromozomu yoktur.
- Belirtilen karakter, baskın olarak aktarılıyor ola­maz. Çünkü 1 ve 2 numaralı bireyler çekinik ol­muş olur. Çekinik anne ve babadan baskın ço­cuklar oluşamaz.
- Bu karakter X kromozomunda çekinik olamaz. Çünkü, 3 numaralı dişinin bu karakteri göstermesi için babasının da aynı fenotipte olması gerekir.
Cevap A



S9: Vitaminlerle ilgili bazı özellikler şunlardır:
I. Bazılarının suda, bazılarının yağda çözünmesi
II. Bazılarının heterotrof canlıların vücudunda depolanamaması
III. Her vitaminin, yalnızca kendine özgü reaksiyonun gerçekleşmesinde rol alması
IV. Heterotrof canlılar tarafından doğrudan sentezlenememesi
Bu özelliklerden hangileri, heterotrof canlılarda, bir vitamin eksikliğiyle ortaya çıkan bozukluğun başka bir vitaminle giderilememesinin nedenidir?
A) Yalnız II
B) Yalnız III
C) I ve II
D) II ve IV
E) III ve IV

Ç9: Vitaminlerin çoğu, proteinlerle (apoenzim) birleşe­rek aktif enzimleri (bileşik enzim) oluşturur.
Her pro­tein çeşidi ancak bir çeşit koenzimle (genellikle vita­mindir) iş görebilir.
Buna göre, bir vitaminin yerine başka bir vitaminin alınması, ilgili enzimin üretimini sağlamaz.
Enzim üretilemeyince ilgili reaksiyon da gerçekleşemez.
Diğer üç özellik vitaminlerle ilgili olmakla birlikte, so­ru kökünde belirtilen durumu açıklamaz.
Cevap B



S10: Penisilin ve tek bir bakteri türü ile normal besi ortamı içeren iki petri kabında, aşağıdaki şemada gösterilen deney yapılmıştır.

Bu deney sonucu,
I. Aynı türe ait bireyler farklı kalıtsal özellikler gösterir.
II. Aynı besini kullanan bireyler, besin açısından rekabete girer.
III. Ortamın yeni koşullarına uyabilen bireyler bu koşullarda yaşamaya devam eder.
ifadelerinden hangileriyle açıklanabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III



Ç10: Penisilin, bakterilerin üremesini engelleyen ve onla­rı öldüren bir antibiyotiktir.
Böyle bir madde, tek bir bakteri türünün oluşturdu­ğu I. ortama eklendiğinde ancak 3 koloni hayatta kalabiliyor.
Eğer tüm bakterilerin kalıtsal yapısı aynı olsaydı hepsi ölürdü.
Demek ki hayatta kalanlar diğerlerinden farklı olup, penisiline dirençlidir.
Hayatta kalan koloniler, yeni bir besi yerinin her ta­rafına yayılabildiklerine göre, koloniler arasında re­kabet yoktur.
Sonuç olarak, bir türdeki bakterilerde kalıtsal yapı farkı vardır. Penisiline dayanıklı olanlar, penisilinli ortamda da yaşamaya devam edebilirler.
Cevap C



S11: İnsan kanında bulunan olgun alyuvarlar,
I. Karbondioksit bağlama
II. DNA sentezi yapma
III. Antikor sentezleme
olaylarından hangilerini gerçekleştiremez?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III

Ç11: İnsan kanındaki alyuvarlar, olgunlaşma sürecinde çekirdeklerini ve birçok organelini kaybederler.
Bunun için, DNA sentezi yapma ve bölünme yete­nekleri yoktur.
Antikor üretmeyi ise, akyuvarlar ve diğer bazı özel dokular yapar.
Alyuvarlar DNA larını yitirince, anti­kor (protein) sentezi için şifre veremezler.
Alyuvarlar CO2 yi alarak H2O ile birleştirirler.
Bir miktarını da hemoglobine bağlayarak taşırlar. Bu sa­yede kanın pH sının dengede kalmasını sağlarlar.
Cevap E



S12: Suda yaşayan bir canlı kolonisinin bazı özellikleri şunlardır:
I. Birer çift kamçı taşıyan 16 hücreden oluşmuştur.
II. Hücrelerin işlevleri birbirlerinin aynıdır.
III. Hücreler, jelatinimsi bir kılıfla bir arada tutulmuştur.
IV. Hücreler, koloniden ayrıldıklarında da bir birey gibi canlılıklarını sürdürebilmektedir.
Yukarıdaki özelliklerden hangileri, bu koloninin çok hücreli canlı olmadığının kanıtlarıdır?
A) I ve II
B) I ve IV
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve IV

Ç12: Bir hücre topluluğunun çok hücreli canlı kabul edile­bilmesi için;
- Hücreleri arasında işlevsel ve yapısal farklılıklar bulunması
- Hücreleri birarada tutan bağlantıların olması gerekir.
Bu özelliği göstermeyen koloniler çok hücreli değil, bir hücreli canlı kabul edilirler.
Örneğin, bakteri ko­lonileri, geçici olarak bir araya gelmiş ökaryot bir hücreliler bu tip hücre kümeleridir.
Bunlar birbirlerin­den ayrıldıklarında, tek başlarına yaşamlarını ve üremelerini devam ettirebilirler.
Çünkü her hücre bütün hayatsal olayları başarabilir.
Soruda verilen öncüllerden II ve IV çok hücreli canlı özelliklerini gösterir.
Cevap D